"Bu ülkede aydın geçinenler Doğuya doğru yol alan bir geminin güvertesinde batı yönüne koşunca Batılı olduklarını zannederler" demiş Sakallı Celal.
Batılıların yaptıklarını yaparak, Batılıların elde ettikleri sonuçlara ulaşılacağına olan inancımızda Tanzimattan bu yana en ufak bir gerileme yok. Batıya bakarak hiza almayanın yaftası anında "Alaturka" oluyor.
"Eski Türk gelenek, görenek töre ve hayatına uygun, bu hayat tarzını benimsemiş" anlamındaki bu kelimeyi biz; yani Türkler, küçümseme maksatlı kullanıyoruz.
Fenerbahçe'nin küme düşme hattına düşmesiyle sonuçlanan mağlubiyetin sonrasında Başkan Ali Koç'un "İstanbul'a uçakla değil otobüsle dönüyorsunuz" diyerek, takımını cezalandırması, bize bir kez daha gösterdi ki vizyonlarla, misyonlarla çıkılan yolda dönüp dolaşıp geleceğiniz nokta Alaturka'dır. Biz bize benzeriz.
Çok para kazanmaktan başka bir amaçla Türkiye'de çalışmaları söz konusu olmayacak Fransız bir üst yönetici ve Hollandalı bir teknik adamla uzun vadeli hedeflere ulaşacağız zanneder, çok geçmeden de bu noktaya gelirsiniz.
Takım yenildikten sonra kaptanlarını tribüne gönderip taraftardan özür diletmek...İşler biraz daha kötü gidince kimi oyuncuları kadro dışı bırakıp günah keçisi yapmak...TV'de canlı yayına çıkıp, kovulan yardımcı antrenörleri bilgi sızdırmakla suçlamak... Böylesine ağır bir ithamın devamını getirmemek, gereğini yapmamak ve bilginin kime sızdırıldığını açıklamamak...
Devre arasına kadar kalacak dediğiniz teknik direktörü maçın ardından basın toplantısı yapmasına izin vermeden kovmak...Kesinlikte takımın başına getirmeyeceğinizi ilan ettiğiniz antrenörle gidip görüşmek... Üstüne bir de takıma otobüsle yolculuk! cezası verip, "Kabahat bende değil bunlarda" diye taraftara mesaj göndermek... Alafranga olmak isterken Alaturka da olamamaktır.