"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz!"
Türk futbolunda şu sıralar bir devrin kapanışına tanıklık ediyoruz. İkibinli yıllara kadar milli futbol takımlarımızda görev yapan ve başarı yüzdeleri hep % 50 lerin altında olan çoğu yerli hocaları hatırlıyorum.
5 Aralık 1971 tarihinde sadece bir maçlığına takımın başına getirilip sadece İzmir'de Avrupa Kupası eleme maçında Polonya'yı 1-0 yendiği maçta hocalık yapan Nicolae Petrescu'yu saymazsak, Coşkun Özarı, Metin Türel, Sabri Kiraz, Candan Tarhan, Mustafa Denizli, Tınaz Tırpan ve Sepp Piontek gibi isimlerin içinde en yüksek maç kazanma başarısını % 45,5 ile sayın Tınaz Tırpan elde etmişti.
Yani hep iyi oynamamıza rağmen başımız önde sahayı terk ettiğimiz yıllardı o ikibin öncesi yıllar. O yıllarda bir tek 1993-1996 arasında görev yaptığı dönemde takımı 33 maça çıkarıp da 17 galibiyet ve 8 beraberlik aldırarak başarı oranını % 51,5 seviyesine çıkaran Fatih Terim olmuştu.
İkibinli yıllar Mustafa Denizli, Şenol Güneş, Ersun Yanal, Oğuz Çetin, Guus Hiddink, Abdullah Avcı ve yine Fatih Terim'i takımın başında gördüğümüz yıllar oldu. Bu hocaların içinde yine başarı oranını % 80 lere taşıyan tek isim Fatih Terim olmuştu. Bir bakıma içinde bulunduğumuz günler de Fatih Terim'li günlere vedaya hazırlandığımız günler.
Başarı, içinde birçok faktörü barındıran bir terim. Bilgi beceriden, karizmasından tutun da, tecrübesine, ekibiyle olduğu kadar, günün şartlarına karşı da sağladığı uyuma kadar birçok konuda bir birikimi gerektirir.
Onu içinde bulunduğu yıllar ve az önce saydığımız isimlerle kıyaslarsak daha sağlıklı değerlendirebileceğimizi düşünüyorum. Yoksa maçın 91. dakikasında yorum yapanlardan da öte yanlışlığa hatta haksızlığa yelken açarız gibi geliyor.
Şimdi böyle birinin hem de yerinde bu kadar hacim kaplayan birinin üstüne kim cesaret edip talip olabilir? Arkasında kim durabilir, kim yeniden sil baştan kolları sıvayıp işe koyulur ve risk alabilir? Bir kere en başta biz bu sabrı göze alabilecek arkasında duracak mıyız?
Yoksa yine bir yabancıya mı teslim edeceğiz takımı, ay-yıldızlı formayı? O zaten “bitti” diyordu görene. Ama nerede onun bittiğini, biteceğini görenler? İlle de bitti demesini mi bekleyeceklerdi?
Bir kere Fatih Terim, içinde yaşadığımız toplumun, bu devrin, bu zamanların olmasa bile az öncesinin birebir gerçeği, basit bir örneği. Gösteriş, riya, alkışa tevessül, hırsları sanki içinde yaşadığımız zaman ve topluma çok mu yabancı kavramlar? Modaya, ya da moda tasarımcılarına kendini teslim etmiş tek kişi mi Fatih Terim? İçinde bulunduğumuz Ramazan ayında yıllardır dillerine pelesenk ettikleri cümlelerle milletin karşısına çıkıp, günceli halen yakalayamayan din bezirgânlarının aldıklarını görmeyip sadece Terim'in aldıklarıyla mı rahatsız olacağız? Her şeyin sadece fisebil yapıldığı bir zamanın tek mi paragözü sahiden Terim?
Yoksa adı Fatih olmasına karşın adının hakkını veremeyen tek bedbaht, tek zavallı mı?
Fakirin tarağı yokken kendi saçını düzeltmeye, Fatih Terim'in saçını düzeltmeye kalkmak ne haddime?
Ama bir gerçek: Tü ket tik! Her şeyi olduğu gibi, onu da, heyecanımızı da, mazimizi de, birçok değerlerimizi olduğu gibi hep tükettik, tüketiyoruz! Tüketmek; üstüne bir şey koyamadan yok etmek!
Bacak kadar boyumuz, bilgimizle dilimiz bir karış ve öfkemiz çok ucuz! Vur abalıya! Ya sonra? Allah Kerim! Amenna... Her canlı gibi geldi, gidiyor. Ama onun yaptıklarından bir fazlasını yapacak delikanlı nerede?
Hangi zeminde, hangi cemiyette, hangi pazarda bulacak ve dünü asla hatırlamayacak kadar başarılara koşacaksınız? O kadar kolay mı? Hiç değil! Azgın tüketim kültürünün unutturduğu bir tecrübe vardı oysa kültürümüzde.
"Yenisini, daha iyisini bulmadan eskisini gözden çıkarma"
Buluruz nasıl olsa. Para, zevk, güç bizde olduktan sonra... İşte öyle bir devir içindeyiz. Bugün Fatih Terim, yarın reisicumhur, öbürgün biz. Tükeniyoruz, tüketiliyoruz da işin acısı üreten yok!
Fatih'ler doğuracak analar, kırık abideyi yükseltecek taşlar, burçlara bayrak olacak kumaşlar Arif Nihat'ın dizelerinde kaldı.
Çocuklarımız saçlarıyla oyunda oynaşta, büyüklerimiz gündelik işlerle telaşta. Velhasıl hiç birimiz Fatih'in fetihler yaptığı yaşlarda değiliz! Ama olsun toprağımız münbit.
Hele bir gitsin Fatih
Bulunur elbet kurtaracak bahtı kara maderini