Gençlik yıllarımızda bize, huzurlu bir sokağın düşlerini anlatmıştı. Hatta bir solukta kitabı yarılayınca bitecek diye de korkmuş günde on sayfa on sayfa okumakla biraz daha uzatmıştım okuma ömrünü.
Sanki kitap bitince gönlümüze serpilen huzur esintileri de bitecek ve birdenbire gerçek hayatın içine düşüverecek kadar da korkmuştuk. Ama her faninin ömrü gibi her faninin kitabının da, eserinin de faniliği bir gerçekti ve istemeden de olsa bitirivermiştik kitabı.
Sonra hayalini kurduğumuz gelecek haritalarının içine hep Huzur Sokakları monte etmeye başlamış, yarınlarımızın sokakları hep Huzur Sokağı olsun istemiştik.
Bir türlü bulamadık, inşa edemedik Huzur Sokaklarını! Bilal’i, Feyza’yı bulduğumuzu sandık bir an için; heyecanlandık, ümitlendik ama o kadar! Meselenin sadece Bilal’den ibaret olmadığını anladığımız an aynada kendimizi görüp kaldığımız andı. Biz ne isek Bilal’imiz de oydu! Bizim Bilal’imiz aynadaydı, karşımızda!
Şule Hanımın Bilal’i ise hep diri, hep kararlı ve huzurlu. Onun Bilal’ine o, bizim Bilal’e biz ruh veriyorduk. Huzur Sokağı isimli eseriyle tanıdığımız Şule Yüksel Şenler Hanımefendi’nin vefat ettiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Ziya Selçuk’un deyimiyle Huzur Sokağının en önemli sakini artık aramızda değil. Huzuru bulma mücadelesini bir an olsun bırakmamıştı Şule Yüksel Hanımefendi.
Girdiği her yeni mücadele onun azmini, kararlılığını hep güçlendirdi ve bir an olsun yılmamıştı. Ne hedefte durmaktan çekindi ne kınayanların kınamasından! İki emanet, iki hedef, iki kelime… Huzur ve sokak…
Her şeye rağmen huzurda olmak, huzuru aramak önemliydi. Hele sokaktaki huzur çok daha önemli! Gönüllerin, insanların buluştuğu, karşılaştığı ve bir dönem günlerimizin en önemli kısmının geçtiği sokağın huzuru. Gerçi sokak mı kaldı şimdi?
Artık sokak yerini sosyal medyaya bıraktı. Günümüzün çoğu orada geçiyor ve birbirimizi artık orada görüp, orada halleşiyoruz. Oraya da huzuru getirebilir miyiz?
Huzur ile sosyal medyayı bir arada düşünebilir miyiz bilemiyorum. Ama o merhum nasıl ki bir zamanlar anarşinin, terörün kol gezdiği sokağı, huzurla gündemimize soktuysa biz neden sosyal medyayı ve sosyalliğimizi huzurla buluşturmayalım ki?
Ya da huzur her yerde projeleri gibi…. Huzura düşman bir devlet anlayışı..
Yurtta huzur operasyonları ile ebediyen huzur.. Huzur, huzur, huzur!
Huzur sokağının sakini muhterem hanımefendinin ruhunu ancak o zaman huzura kavuşturabilir, onu ancak o zaman anlamış oluruz. Sözden, öze yansıyan; dilden gönüle düşen bir damla huzur. Yoksa ardından edilecek onca huzur kelimeli konuşmaların, yazıların bizi olsa olsa huzursuz edeceği unutulmamalı.
Gidişiyle bile bize huzuru hatırlatan muhterem insan! Huzurda olasın, huzur bulasın inşallah. Allah bizi de emanetine sahip çıkanlardan eylesin.
29.08.2019