İşte tüm ifadeler, rüşvet isteyen müdür kim?

 17 Aralık Operasyonu'nda rüşvet almak iddiasıyla tutuklanan Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, ayakkabı kutularında bulunan 4,5 milyon doların Makedonya'daki Balkan Üniversitesi ve Osmancık'taki imam hatip Lisesi için toplanan bağış paraları olduğunu savundu.

Rüşvet vermek ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak' suçlarından tutuklanan İşadamı Reza Zarrab, suçlamaları reddetti. Balkan Üniversitesi ve Çorum Osmancık'taki İmam Hatip Lisesi için bağışta bulunduğunu söyleyen Sarraf, Yeni Şafak Gazetesi'nden bir gazetecinin bir haberi yayınlamaması karşılığında 1 milyon dolar istediğini de iddia etti. Reza Zarrab'ın Barış Güler'e verdiği 200 bin dolar, bir başkasının bakanın oğluna olan ve ödemediği borcun kapatılması için verilmiş.

17 Aralık Operasyonuna ilişkin gözaltına alınan ve rüşvet aldığı iddiasıyla tutuklanmasına karar verilen Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan'ın mahkemede verdiği ifadesinde ayakkabı kutularında bulunan 4,5 milyon Dolara ilişkin soruyu da cevapladı.

Halk Bankası'nın 2.5 yıldır yöneticiliğini yaptığını söyleyen Aslan, altında 15 bin çalışanı ve 8 milyon müşterisi olan bir banka olduğunu belirterek, "Bu yaptığı çalışmalar ile ülkemize bu altın ticaretinden 3.5 milyar dolar para kazandırmıştır. Buna engel olmak isteyenler bellidir" dedi.

"İŞLERİMİZ TAMAMEN YASAL ÇERÇEVEDE BANKA ORGANİZASYONLARI ÇERÇEVESİNDE YÜRÜMÜŞTÜR"

"Sadece Rıza Sarraf'ın (Reza Zarrab) şirketi değil, birçok şirket bu işi yapmaktadır" diyen Aslan, "Bizim herhangi bir müşteriyi kollamak diye bir ayrım yapmak diye bir işimiz yoktur. İşlerimiz tamamen yasal çerçevede banka organizasyonları çerçevesinde yürümüştür.Genel müdür olarak birçok şirket ile görüşmelerim olmuştur. Buna Rıza Sarraf'ın şirketi de dahildir. Hizmet kalitesini arttırmak gayemiz vardır. dediğim gibi herhangi bir örgüt kurma ya da üye olma söz konusu değildir" diye konuştu.

"HAYIRLARA VESİLE OLMAK İSTEDİĞİNİ SÖYLEYİNCE, AKLIMA MEZUN OLDUĞUM OKUL GELDİ"

Rüşvet suçlamalarını reddeden Aslan, "Bazı teslimatlar olmuş ise de bunları tamamen bağış niyetiyle ve hayırseverlik kastı ile olmuştur. Bizim bankamız İran ile olan işleri tek başına yapan bir bankadır. Rıza Sarraf da hayırsever bir kişiliği olduğunu ve hayırlara vesile olmak istediğini söyleyince o anda aklıma mezun olduğum Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi geldi. İhtiyaçları ona aktarınca masrafları ödemeye hazırım dedi. Doğduğum yer, okuduğum okul olduğunu düşününce bu fikri yerel yöneticilerle ve Çorum milletvekilleri ve de okul yöneticileri ile paylaştım. Ancak teknik nedenlerle projeye başlayamadığımız için söz konusu hayır amaçlı olarak verilen paraları kendi nezdimde tuttum. Hatta Milletvekilimiz C. B'ye yanında bulunan bir misafiri de varken durumu bildirdim. 7 milyon TL'nin hayır amaçlı biriktiğini ve hazır olduğunu söyledim" şeklinde konuştu.

"BANKAYA HERHANGİ BİR KASAYA KOYDUĞUMUZ ZAMAN KİMİN ADINA VE NİÇİN KONULMASI GEREKTİĞİNİ TUTANAKLA BELİRTMEMİZ LAZIM"


Aslan şöyle devam etti:

"Bunun yanında Makedonya'da bir üniversite yapma söz konusudur. Uluslararası Balkan Üniversitesi isimli üniversitedir. Bu üniversitenin mütevelli heyeti başkanı olan H. B. isimli İstanbul Milletvekilimiz "Türkiye'de bağış var. Makedonya'ya iletmekte zorluk çekiyoruz' deyip benden yardım istediler. Ayrıca oğlu olan C. B. vasıtasıyla 1 milyon 950 bin Euro'yu fiziki olarak bana getirip teslim ettiler. Bunun ilk 450 bin Eurosu'nu göndermekte zorlandık. Çünkü Makedonya yerel hukuku bağış kabulünde çok zorluk çıkartıyor. Para girişinde zorluk çıkartıyor. Bu süreç içerisinde bu para da bende evde kaldı. Çünkü bankaya herhangi bir kasaya koyduğumuz zaman kimin adına ve niçin konulması gerektiğini tutanakla belirtmemiz lazım. Bu paralarda evde duruyordu. Söz konusu teslimatın ancak 950 bin Euro'sunu zar zor gönderebildik. Dolayısıyla 1 milyon Euro evde bulunduğundan dolayı soruşturmaya konu edildi. El konuldu"

"ZARRAB HAYIR YAPMAK İSTEDİ"

İşadamı Rıza Sarraf'ın hayır yapmak istediğini söyleyen Aslan, " 500 bin Euro'yu kendi imkanlarıyla oraya gönderdi. Geri kalanını göndermekte zorlandığı için getirip benden yardım istedi . Bana teslim etti. Bu paraların Makedonya'ya neden gidemediğine ilişkin tüm yazışmalar ve değerlendirmeler bankadaki kayıtlarda mevcuttur Şu anda el konulan paranın 2 milyon Euro'su Balkan Üniversitesi için verilen paradır. Geri kalan para da İmam Hatip lisesi için ayırdığımız paradır. Sadece el konulan folyo vardır. Onun içinde de 20 bin küsür Euro vardır. Bu para benim kendi şahsıma ait olup yurtdışı görevlerimden harcırahlardan biriktirdiğim paradır. Bunların belgesini sunduk" dedi.

"BANKAYI ZARARA UĞRATMADIK"

20 yıllık bankacı, yıllık 400 bin TL geliri, kendisine ve eşine ait 2 adet dairesi olduğunu söyleyen Aslan, Rıza Sarraf'a kredi verdikerini ancak bunun usule uygun krediler olduğunu belirtti. Bankayı zarara uğratmadıklarını belirten Aslan, tutuksuz yargılanmayı talep etti.

"AMERİKAN AMBARGOSU NEDENİ İLE HALK BANKASI YOLU İLE YAPAMAZ DURUMA GELDİK. BİZ DE GIDA TİCARETİ YOLU İLE YAPTIK."

'Rüşvet vermek ve suç işlemek amacıyla örgüt kurmak' suçlarından tutuklanan İşadamı Rıza Sarraf ise mahkemede verdiği ifadesinde, şunları söyledi:

 "2012 yılında 20 milyar TL'lik altın ihracatı yaptığımı tahmin ediyorum. Aşağı yukarı rakam bu şekildedir. Zaten altın işini yapan biriyim. Müşterimiz bana telefon açtı ve Gana'dan 1.5 ton ithal altını Türkiye'ye gönderebileceğini söyledi. Ben önce buna ihtimal vermedim. Ancak güvendiğim bir müşterim olduğu için kabul ettim. Bugün yapılan savunmalardan birinde Duru Döviz isimli işyerinin bana ait olduğunu söyledi. Fakat buranın mülkiyeti bana aittir. Söz konusu şirket orada kiracıdır. Ben de bu müşterimin Duru Dövize yönlendirdim. Çünkü Duru Döviz'in ithalat yetkisi vardır. Altın borsasına kayıtlı olduğu içindir. Evraklar hazır, dediler. Müşterimi ikaz ettim.

Müşterimin ismi B.Z.'dir. Zaten benim her gün 1 ton altın ihracatım oluyordu. ULS Hava Yolları ile bu altınlar Türkiye'ye geldi. Evraklarda eksiklik olduğu bana bildirilince Rüçhan Bey isimli yanımda çalışan kişi genelde Çin'deki işleri takip eder. O sıralarda da Türkiye'ye gelmişti. Kendisi bizim altın ihracat işimizle ilgilenen birisi olduğu için bu konuyla ilgilenmesini istedim. O da bunu araştırdığında konşimento ve manifesto ve airwaybe isimli belgeler olmadığını öğrenmiş çok teferruatını bilmiyorum.

Birkaç gün sonra bana ulaştılar. Evrak Gana'dan gelmemiş. ULS Taşımacılık bu evrakları getirmemiş ayrıca gelen belgelerde de uçaktaki eşyanın kıymetli maden yerine değersiz maden olarak yazıldığını öğrenmemiz üzerine Duru Döviz'den bu mailin kendisine ait olmadığına ve herhangi bir hak talep edilmeyeceğine dair Duru Döviz'den noter belgesi istendi. Sahibi de bu belgeyi alıp teslim etti.

Altın ihracatı ve ithalatında herhangi bir KDV ve vergi yoktur. Böyle bir durumda nasıl kaçakçılık olur 6 Temmuz 2013 tarihine kadar altın ticareti serbest idi. Ancak Amerikan ambargosu nedeni ile bu ticareti bu tarihten sonra Halk Bankası yolu ile yapamaz duruma geldik. Biz de bu ticareti gıda ticareti yolu ile yaptık. Tüm işlerimizi hukuka uygun bir şekilde yaptık. Herhangi bir sahtecilik işine girmedik. Alıcı ve gönderici bellidir. Kayıtlar da bellidir."

"AĞABEYİMİN TÜRK VATANDAŞLIĞINA GEÇMESİ İÇİN YOL YORDAMI ÖĞRENMEK AMACIYLA BAKAN MUAMMER BEY'DEN SORDUM"

1986 yılından beri Türkiye'de olduğunu belirten Sarraf, şöyle devam etti:

 "Türkiye vatandaşlığına 2006 veya 2007 yılında geçtim. Eniştem ve ablam da Türk vatandaşıdır. Bir tek ağabeyim geçmemişti. Ben ağabeyimin Türk vatandaşlığına geçmesi için yol yordamı öğrenmek amacıyla Bakan Muammer Bey'den sordum. O da bana yasal yolları izah etti. Normal prosedür ile Türk vatandaşlığına geçti. Bunun karşılığında hiçbir menfaat söz konusu değildir. Hatta vatandaşlık işlemi normal sürmesi gereken süreçten çok daha uzun sürdü. Bakanlar Kurulu'nun hepsinin onayının da gerektiğini de dikkatinize sunuyorum. Hatta son imza olarak Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın da imzası gerekiyor. Tapeleri kesmişler, asıl lazım olanları koymamışlar.

"EMNİYET MÜDÜR YARDIMCISI O.İ BENDEN 1 MİLYON DOLAR İSTEDİ" 


Ben bir emniyet müdür yardımcısından tehdit aldım. Bu kişi O.İ.'dir. Kendisi benden 1 milyon dolar para talep ediyordu. Gayrettepe'ye gittim. Suç duyurusunda bulundum. Maalesef bu konular tapelere girmemiştir. Hala bu konuda soruşturma devam ediyor. Normal prosedür gereği disipline sevk edilmiş kimseye bunun için bedel ödemedim. Talepte bulunmadım. Suçlamayı kabul etmiyorum. Hatta bugüne kadar görevden ihraç edilmemesini hayretle izliyorum. ... şirketinde hisse senedim vardı. Genel kurul yapılacaktı. A.M. isimli kişi bana "Usulsüz şeyler var gel yönetime girelim" dedi. Ben de araştırdığımda o dönemki başkanın 40 yıllık başkan olduğunu ve de istediği şekilde asıl komiserlerin gelmediği halde yönlendirme yaptığını öğrenince ben de sayın bakanla sadece usule uygun olarak komiserin gelmesi için ricada bulundum. Bundan ne tür suç var anlayamadım."

"HERHANGİ BİR RÜŞVET VERMEDİM"


"Herhangi bir rüşvet vermedim" diyen Zarrab, şöyle konuştu:

 "Emniyet şeridi kullanmak için hiçbir yere başvurmadım. Aldığım tehditlerden şirketimin yapmış olduğu cirolardan dolayı İstanbul Valiliği'ne koruma talebinde bulundum. Uygun görüldü ve verildi. Kimseye basındaki haberlerin bir gün Yenişafak Gazetesi'nden beni aradılar. İran'a 87 milyar Euro ihracat yaptığım ve kara para akladığımı sorduklarında bu konuda yorum yapmayacağımı avukatlarımın buna cevap vereceğini söyledim. Avukat H.K. isimli kişi bana bu haberin metnini getirdi ve de Yenişafak Gazetesi'nde ekonomi yazarı olduğunu söyledi. Soyadının K. olması lazım. Eğer bu parayı yani 1 milyon doları vermezsem bu haberi yayınlayacaklarını söylediler. Buna dair elimde ses kayıtları da mevcuttur. Mahkemeye sunabilirim. Telefon görüşmeleri de mevcuttur. El konulan telefonumda bu kayıt şu anda mevcuttur. İncelenebilir. Çok ilginçtir ki bana ait tapelerde bu haberlerin arkasında O.İ.'nin olduğunu ve kendi konuşmaları olduğu ortadadır. Bunlar tape kayıtlarında vardır. Yenişafak'ta konuşmuş. Sonra Bugün Gazetesi'nde konuşmuş. Bunlar bahsi geçen telefonda kayıtlıdır. Daha doğrusu telefonda benden 1 milyon dolar isteme hususu kayıtlıdır. Diğerleri ise tapelere yansıyan kayıtlarda bellidir. Bu hususu bu kişi bakanlıkların isimleri de yazılarında zikrettiklerinde Ankara'ya gittiklerinde bakan Mehmet Şimşek Bey'le görüştüm. Hatta bir fotokopisini de sayın bakanımız Mehmet Şimşek'e bıraktım. O da bana polisi ilgilendiren bir mevzu olduğu için İçişleri Bakanlığı'na git, dedi. Ben de İçişleri Bakanımız Muammer Güler Bey'e durumu izah ettim. Kaydı dinlettirdim. Takdirine bıraktım. Sonucunda ne oldu bilemiyorum. Kendilerinin Yenişafak Gazetesi'ni arayıp aramadıklarını bilemiyorum. Hatta aynı konuyla ilgili belgelerin yani haber belgesinin suretinin ve ses kaydının Egemen Bağış Bey'e de verdim. Hatta hatırlamadığım diğer kişilere de vermiş olabilirim."

BARIŞ GÜLER'E 200 BİN DOLAR VERDİM. ÇÜNKÜ RÜÇHAN BEY'İN BARIŞ BEY'E BORCU VARDI."

Rıza Sarraf  ifadesinde şunlara yer verdi:

"Çin'deki havale işlemlerimin kolaylaşması içim kimseye para vermedim. Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Çünkü Çin'deki şirketler bana ait değil. Ben sadece Çin'deki şirketlerin müşterisiyim. Oradaki işlemlerin nezareti içinde Rüçhan Bayar beyi ve daha fazla para kazanıp borçlarını ödeyebilmesi için Çin'e yönlendirdim. Rüçhan kendisi orada işlerinin başındadır. Rüçhan bana bağlı olarak çalışıyor. Kendisi de oradaki işlemlerden prim alıyor. Benim okuduğunuz adli ve istihbari çalışma yapılıp yapılmadığı konusundaki sorunuzla ilgili hiçbir bilgim yoktur. Bunlar için Muammer Güler Bey'e veya oğlu Barış Güler'e herhangi bir para vermedim. Rüçhan Bey'in elde ettiği primlerden bana 200 bin dolar para verdi. Bunların da kayıtları tape kayıtlarında vardır. Bunu Barış Güler beyefendiye verdim. Çünkü Rüçhan Bey'in Barış Bey'e borcu vardı. Daha önce Barış Bey bu konuyla alakalı olarak benimle görüştü. Rüçhan Bey'le konuştuktan sonra Barış Bey ile görüştüm. Teyidini aldıktan sonra bu şekilde davrandım. Tape kayıtlarında da bu konu bellidir. Hatta tape kayıtlarında okunur ise bütün borçlarını bu şekilde yavaş yavaş ödemesini tavsiye ettim. İran'ın Türkiye'deki rezervlerinin altın ihracatı yöntemi ile çıkarılmasına yol verilmesi karşılığında Halk Bankası'ndaki İran parasının 0.05'ini rüşvet olarak Zafer Çağlayan'a ödenmesi hususu söz konusu değildir. Biz sadece Halk Bankası'nın resmi komisyonlarını ödüyordur. Zaten Zafer Çağlayan'ın Halk Bankası ile ilgilisi yoktur. Tüm bankalar Bakan Ali Babacan'a bağlıdır. Bu konuyla alakalı kimseye rüşvet ödemedim.

"BEN ZAFER ÇAĞLAYAN'A HİÇ PARA VERMEDİM"

"Gıda ve ilaç ticareti amacıyla da rüşvet ödemesi yapmadım. 6 Temmuz 2013 tarihine kadar altın ticareti serbest idi. Benim dışımda bu işi yapan birçok kimse vardı. Sadece Halk Bankası'nın almış olduğu resmi komisyonlar vardır. Bunun dışında kimseye rüşvet veya komisyon vermedim. Halk Bankası'nı araştırmanız halinde benden çok daha fazla miktarda ilaç ve gıda ticaretini İran ile yapan kişi ve şirketlerin olduğunu göreceksiniz. Bu durum bana verilmiş herhangi bir herhangi bir imtiyaz değildir. Uçaktaki altını Gana'ya geri gönderilmesi olayıyla ilgili hiç kimseye para ödemesi yapmadım. Sayın bakanımı normal resmi telefondan aradım. Durumu izah ettim. Bunun menşeine iade edilmesi hususunda yardımcı olup olamayacağını sordum. Onur (Kaya) Bey de tapeler incelendiğinde Dubai'ye değil de geldiği ülkeye geri gönderilmesi talebinde bulunduğu görülecektir. Ekonomi Bakanı'nın özel kalemleri benim şahsi menfaatlerim için herhangi bir iş yapmamışlardır. Ben Zafer Çağlayan'a hiç para vermedim. Benim birebir tabir edilen herhangi bir telefonum yoktur. Üç tane telefonum var. Üçüne de savcılık el koydu. Evimdeki aramada da herhangi bir telefon bulunamadı. Ben Onur Bey'i hiçbir zaman sekreterim olarak kullanmadım. Bu haddim değildir. Bu ekonomi bakanımızın özel kalem müdürüdür. Sadece bakanımızla görüşme ihtiyacı olduğunda randevu ayarlaması için yapmış olduğum görüşmelerdir. İran'da Credit İnstitiut isimli bir banka vardır. Bu bankanın Dubai de CAG isimli bankaya bağlı bir şirket vardır. Sorduğunuz bu harflerin Zafer Çağlayan ile hiçbir alakası yoktur. Süleyman Aslan isimli sayın genel müdürüme de herhangi bir rüşvet, komisyon vermedim. Zafer Çağlayan için söylediklerim sayın genel müdürüm içinde geçerlidir. İran ile Türkiye ticareti için çok emek veren bir insandır.

"RÜŞVET VERMİŞ DEĞİLİM"


"Ben birçok hayır kuruluşlarına bağışta bulunuyorum. Kendisine bir okul yaptırmak istediğimi söyledim. Kendisinin okuduğu Çorum Osmancık İmam Hatip Lisesi'ni yaptırabileceğimi söyledi. Kendisi benden birkaç gün süre istedi. Bununla ilgili araştırma ve inceleme yapacağını söyledi. Gerekli girişimlerde bulundu. İnşallah Allah nasip ederse bu okulu da yapacağız. Yine kendisinin bahsettiği gibi Balkan Üniversitesi'ne destek amacı ile bağışta bulundum. 500 bin Euro'yu kendi hesabımdan gönderdim. Bu bütün resmi kayıtlarım da vardır. 1 milyon Euro'da kendisine yollaması için verdim. Çünkü biz ikincisini yolladığımız zaman iade oldu. Yoksa ben kendim yollardım. Ben hiç kimseye komisyon ödemedim. Süleyman Aslan'a da bir ödeme yapmadım. Ben Egemen Bağış'a da ağabeyimin Türk vatandaşlığına geçmesi için ve diğer işlemler için komisyon veya rüşvet vermiş değilim. Bu suçlamaları da samimi bulmuyorum. Neredeyse bütün kabineye kişi başı 500 bin verdiğimi iddia edecekler. Zafer Çağlayan bey bir keresinde bizim eve gelmişti. Evde yeni aldığımız piyanoyu görünce merak etti sordu. Ben kendisine Umut beyin telefonunu verdim. O da yerini söylemiş. Ödemeleri de kendileri yapmışlar. Benim ödemem söz konusu değildir."

 

TUTUKLANMAM HALİNDE İTİBARIM ZEDELENECEK

İçişleri Bakanı Muammer Güler'in oğlu Barış Güler de ifadesinde şunları söyledi:

"Örgüt üyesi değilim. Hiçbir örgütü kurup yönetmedim. Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Rıza ile tanışmam da şu şekilde oldu. Şüpheli olan Rüçhan Bayar uzaktan akrabamdır. Daha önce iflas etmişti. Bizim onda ailemize ait paramız vardı. İflas edince bizim paraları da ödeyemez oldu. Aradan bir süre geçtikten sonra kendisinin Rıza Sarraf'ın yanında çalıştığını öğrendim. Maaş artı prim şeklinde çalıştığını öğrendim. Kendisiyle görüştüğümüzde primlerinin kesilerek borcunu ödeyebileceğini söyledi. Toplam alacağımızın yüzde 10'unu ancak alabildik. Kendisi Rıza Bey ile konuşmuş. Rüçhan Bey'in priminden kesilmesi şartıyla Rıza Bey bizim alacağımızı kısmen ödedi. Bunun dışında iş takibi karşılığında menfaat ilişkisine girmedi. Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Kabinenin tümünün imzaladığı bir kimliği çıkartma gücüm yoktu. Böyle bir şey olmamıştır. Rüçhan Bey'den alacağım karşılığı olan Rıza Bey'in yaptığı ödeme karşısında benim para almam söz konusu değildir. Rıza Bey hayırsever ve saygılı biri olarak tanırız. Kendisi ile para karşılığı iş yapmam söz konusu değildir. Sadece hava yolu ile seyahat eden birisi olarak kayıtlar incelendiğinde babam ile ne kadar az görüştüğüm ortaya çıkacaktır. Hiç bir emniyet mensubunun görev yeri değişikliği için aracı olmadım. 11 senedir korumam bulunması nedeniyle attığım her adım emniyet tarafından takip edilmiştir. Bundan dolayı da bir örgüt üyesi olmam ve o tür işler içine girmem mantık dışıdır. Tutuklanmamı gerektirecek hiçbir fiilim olmamıştır. İfademde isnat edilen suçlarla ilgili benim aleyhimde hiçbir delil yoktur. 40 senedir bu devlete hizmet eden birinin oğlu olarak yüz kızartıcı böyle bir olaya karışmayacağım herkesçe malumdur. Tutuklanmam halinde yıllardır bir dengede tuttuğum işler bozulacak, itibarım zedelenecek ve bu yüzden zarar göreceğim.…" diye ifade verdi.

BİLGİ İÇİN

---------

C. B. : Ak Parti Çorum Milletvekili Cahit Bağcı 

O. İ. : Fatih İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı iken Zonguldak'a tayin edilen emniyet müdürü Orhan İnce
A. M. : Aykut Meneklioğlu 
B. Z. : Babek Zencani
H.B.: Ak Parti İstanbul Milletvekili Hüseyin Bürge 
Avukat H. C. : Halil Koca
Reza Zarrab'ın ifadesinde geçen soyadı K: Kamili