Herşey Kitapta Yazdığı Gibi Olmaz

Engelli çocukların yanı sıra boşanma, akran istismarı gibi nedenlerle travmalar yaşayan çocuklara özel program geliştiren Pembe Bağcık Özel Eğitim Merkezi Kurucusu Esra Dereobalı, çocuklara kitaplardan duyulan cümlelerle yaklaşılmaması gerektiğini vurguladı.

Farkındalık Atölyesi ile ilişki terapistliği de yapan Dereobalı, herşeyi  içine atan modern erkeğin, deşarj olmak için bu tür merkezlere daha fazla başvuru yaptığını söyledi.

Hacettepe Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü’nden mezun olduktan sonra 2000 yılında kendi işini kuran Esra Dereobalı, ilk etapta zihinsel engelli çocuklara eğitim verirken 2010 yılında farklı atölyeleriyle normal gelişim izleyen çocukların yanı sıra Farkındalık Atölyesi ile ilişkisinde, gündelik hayatında danışmana ihtiyaç duyan bireylere de hizmet vermeye başladı.

Tasavvuftan reikiye kadar pek çok disiplini inceleyerek kendi işini zenginleştiren Dereobalı, geliştirdiği Altınçağ Programı ile pek çok başarıya da imza attı.

"KİTAP CÜMLELERİYLE OLMAZ"

Kendilerine gelen başvuruların önemli bir kısmını akran istismarı ve boşanma sonrası davranışlarının oluşturduğunu kaydeden Dereobalı, “Teşhisli, örneğin otizm tanısı konmuş bir çocuğun yanı sıra yaşam kalitesinde düşüş olan çocuklar için oluşturduğumuz Mutlu Aile Mutlu Çocuk Atölyesi'nde boşanma, yeni kardeş gibi bir takım travmalar yaşayan çocuklara eğiliyoruz. Bu atölyeye genellikle boşanma sonrası travmadan başvuru alıyoruz. Toplumumuzda evlilik kadar boşanma kararı da çabuk veriliyor ve kişi duygusal boşluğa düştüğü için çocuğa da doğru yaklaşımda bulunamıyor. Oysa ki doğru kişilerce doğru açıklama yapılması çok önemli. Ancak komşu teyzelerin, alakasız bir branş öğretmeninin çocukla konuştuğunu görüyoruz. Bütün bu süreçler sonucunda da çocuk ayrılıktan kendini sorumlu tutuyor" dedi.

Dereobalı, "Biz bilinçli anne-babayız" zihniyetiyle çoğu çiftin de kitaplardan duydukları cümleleri olduğu gibi çocuğa tekrarlamasının yanlışlığına dikkat çekerek, “Kitaptan alınan ezber cümle her çocukta aynı etkiyi yaratmaz. Çünkü her bireyin gelişimi farklıdır. Dilinizin ne olduğu değil tutumunuz önemli. Çocuğun sonraki koşulların ne olacağı ve hangi durumlarda kime ulaşabileceği konusunda güvenceye kavuşması lazım. Bu konuşmalar, çocuğun bilinçaltında ilerideki evlilik ve karşı cinse olan tepkileri konusunda yanlış kodlamalar oluşturuyor" dedi.

"BAŞKASININ DİZİNDE AĞLAYAMAYAN ERKEK BİZE GELİYOR"

Dereobalı, kadından çok erkek danışanı olduğuna dikkat çekerek, nedenlerini şöyle anlattı:

“Burada da evlilik, ilişki danışmanlığı yapıyoruz. Sanıldığının aksine kadından daha çok erkek danışanlarımız oluyor. Çünkü kadınlardaki beyin çalışma prensibi sözel dile daha yatkın. Konuşarak daha fazla deşarj olabiliyor. Ama erkek kimliğinde güçlü durmak, kimseye bir şey anlatmamak var. Erkek duygusal iniş çıkışlarını iş arkadaşına anlatamıyor. Özel konulara girdiğini düşünüyor. Toplumun belli kesimindeki erkekler halı saha maçı, kahve gibi ortamlara giderek deşarj olabiliyor. Ama modern erkek dediğimiz grubun hiç şansı yok. Onlar sürekli düzgün adam, centilmen olmak zorundalar. Ağlamayacaklar, duyarlı olacaklar ama iyi de para kazanacaklar. İçe atmaktan bir süre sonra hastalıklar başlıyor. ‘Sen böyle yaptın ben bundan mutsuzum’ diyemiyor. Bu nedenle erkek danışanlar başkalarının dizinde ağlayamadıkları için daha fazla yardım ihtiyacına giriyorlar."

ÇALIŞAN KADIN DEPRESYONDA

Dereobalı, İzmir’de yüksek olan boşanma oranları hakkında da açıklama yaptı. İnsanların dışa dönük, sosyal bir hayat yaşadığı ve geleneksel kalıpların daha gevşek olduğu İzmir’de kadının ekonomik özgürlüğüne vurgu yapan Dereobalı, “Burada daha fazla kadının ekonomik özgürlüğünün olması neden gösteriliyor ancak ben vakalarda böyle bakmıyorum. Asıl erkeğin geleneksel yapıdan kopamamış olması, iş bölümüne dahil olmaması sorun yaratıyor. Kadın daha fazla çalışma saatlerine sahipken hala eve 17.00'da gelmesi, yemek yapması, çocuklarla tek başına ilgilenmesi bekleniyor. Erkeğin birlikte yaşama konusunda iş bölümünü benimsediği ailelerde boşanma olmuyor. Kadından hem geleneksel olması, hem eve ekmek getirmesi bekleniyor ama gün 24 saat. Bu yüzden ‘böyle olmalıyım ama yetişemiyorum’ diyen kadın depresyona giriyor" diye konuştu.

DHA-Genel - Türkiye-İzmir - Elif DEMİRCİ