Üyelik sürecini istismar etmek isteyenlere prim vermeyeceğiz

   Bu önemine rağmen kıtasal barış projesidir. Türkiye’nin üyeliği bu kıtasal barış projesini küreselleştirecektir. Bize havlu attırmak isteyenlere, kendi iç politikalarında Türkiye’nin üyelik sürecini istismar etmek isteyenlere prim vermedik, vermeyeceğiz” dedi.

  AB Bakanı Egemen Bağış, İzmir Swissotel’de 'Gençlik, demokrasi ve değişim’ konularında düzenlenen üç günlük 'Parlamentolararası Yaz Kampı'nın açılışına katıldı. Estonya, Hırvatistan, Litvanya, Lüksemburg, Portekiz, Romanya ve Türkiye’den milletvekilleri; Belçika, İsviçre ve Türkiye’den üniversite öğretim üyeleri, sivil toplum kuruluşu temsilcileri, gazeteciler; Hırvatistan, Macaristen, Türkiye’den ulusal parlamento görevlisi yaklaşık 100 kişinin katıldığı kampın açılışında konuşan Bağış, Avrupa Birliği sürecinin sonucundan çok daha önemli olduğuna dikkat çekti. Bağış, “Bu süreç Türkiye’nin ilk başladığı 1959 yılından bu yana, 54 yıl içinde çok farklı bir noktaya gelmesine neden oldu. Kişi başına milli gelirin 4 bin dolardan 11 bin dolara yükselmesinin, yıllık turizm gelirinin 9 milyar dolardan 30 milyar dolara çıkmasının, Türkiye’deki daha sağlıklı gıdaya, oyuncaklara, daha iyi yollara daha iyi hastanelere ve daha iyi eğitimine ulaşmasının sürecidir” dedi.

“FIRSATLAR RÜZGARA BENZER”

   Başmüzakereci Bağış, AB’nin Türkiye’ye olan ihtiyacının, Türkiye’nin AB’ye olan ihtiyacından daha önemli noktaya geldiğine dikkat çekerek, “Türkiye’nin kalkınması zenginleşmesi AB’de elimizi güçlendirmekle kalmıyor. Fırsatlar rüzgara benzer, marifet onu geçerken tutabilmektir. Türkiye o fırsatları çok iyi tutmuştur değerlendirmiştir” dedi.

“VATANDAŞ ÖNYARGILAR NEDENİYLE AB’YE GÜVENİNİ KAYBETTİ”

   AB Bakanı Bağış, AB üyesi bazı ülkelerin Türkiye’yi görmeden üyeliğine karşı çıktıklarını öne sürerek, şöyle konuştu: “Bu süreçte AB’de en büyük engel olarak gördüğümüz önyargıların kırılması. Bu, değişim programlarıyla olacaktır. Üyeliğe karşı çıkanlar Türkiye’ye hiç gelmemiş olanlar. Görseler üyeliğe sıcak bakarlar. Bu tür programlarla önyargılar kırılır. Bizim yaptırdığımız anketlerde de Türk halkının neredeyse tamamının AB reformlarının Türkiye’nin demokrasinin insan haklarını güçlendirdiğine katılıyorlar. Reformlar konusunda Türk halkının neredeyse tamamı, reform adımlarının Türkiye’nin demokrasini güçlendirdiğine katılıyor.

   Ama vatandaşlara 'AB’ye üye olmak istiyor musunuz’ diye sorduğumuzda bu destek yarıya iniyor. Önyargılar maalesef karşılıklı. AB ve reformlar konusunda arzulu olan vatandaşımız önyargılar nedeniyle AB’ye güveni kaybetti. Türkiye’nin önemini idrak eden entelektüeller dışında Türkiye korkusu var ama korkunun acele faydası yok.”

“AVRUPA’NIN EN GEÇ NÜFUSU”

   Bakan Bağış, Türkiye’nin Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülkelerden biri olduğunu belirterek, “Gençler sadece gelecek değil aynı zamanda bugündür. Benim vatandaşlarımın yüzde 75’i 40 yaşın altında. Tarih boyunca gençlerle övündük. Bugün üyesi olmaya çalıştığımız AB’nin ortalama yaşı 45, biz 28 ortalama yaşla en genç nüfusa, en güçlü orduya sahibiz. Enerjinin yüzde 70’i bizim ülkemizin güneyinde ve doğusunda” dedi.

“SUNİ ENGELLER KALKARSA BİRKAÇ YIL İÇİNDE ÜYE OLABİLİRİZ”

   AB Bakanı Egemen Bağış, Türkiye’nin reformları yüzde 65 düzeyinde gerçekleştirdiğini, suni engeller ve siyasi blokajlar kaldırıldığında birkaç yı içinde üye olabileceğini öne sürerek, şöyle konuştu: “AB insanlık tarihinin en kapsamlı barış projesidir Bu önemine rağmen kıtasal barış projesidir. Türkiye’nin üyeliği bu kıtasal barış projesini küreselleştirecektir. Bize havlu attırmak isteyenlere, kendi iç politikalarında Türkiye’nin üyelik sürecini istismar etmek isteyenlere prim vermedik, vermeyeceğiz. Suni engeller siyasi blokajlar kaldırılırsa, birkaç yıl içinde üye olacak durumdayız. Reformlar, yüzde 65 düzeyinde olumlu hale gelmiştir. Bugün üye olup kriterleri yakalayamayan ülkeler olduğunu biliyoruz. Türkiye’nin yaşadığı sıkıntılı sürecin, AB’nin bazı ülkelerinin önyargılarından kaynaklandığını biliyoruz. Reformlar, Türkiye’ye kem gözle bakmak isteyenleri aynı zamanda durduran bir süreçtir.”

“OYUN OYNAYAMAYIZ”

   AB Uyum Komisyonu Başkanı, AK Parti İzmir Milletvekili Mehmet Tekelioğlu, Türkiye’nin AB üyeliği hedefinde sıkıntı olmadığını, bazı AB ülkelerinin Türkiye’ye bakışında yanlışlık ve terslik olduğunu ifade etti. AB’ye 2004 yılında üye olan Litvanya Parlamentosu Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Juras Pozela, “AB’nin Türkiye’ye daha çok ihtiyacı var. Türkiye’nin katılım sürecinde ulusal siyasi oyun olamaz. Biz bu konuda herhangi bir oyun oynayamayız. Biz gençler olarak açık olmalıyız ve dünya için gereken değişikliklerden korkmamalıyız. Biz genellikle şunu duyarız. Gençler dünyanın geleceğidir. Sadece geleceği değildir, aynı zamanda bugünüdür. Bu bizim de işimizdir. Türkiye’nin AB ailesine yani ait olduğu aileye girmesi bizim de görevimizdir” dedi.

TÜRKİYE KORKUSU VAR

  Korkunun ecele faydası olmadığını anlatan Bağış, "Bu yüzden bize havlu attırmak isteyenlere, kendi iç politikalarında Türkiye’nin üyelik sürecini istismar etmek isteyenlere hiçbir zaman pirim vermedik, vermeyeceğiz” diye konuştu. Bakan Bağış, Türkiye’nin reformlarına ağırlık vermesi gerektiğini kaydetti. Bakan Bağış, Türkiye’nin önüne zımni engel ve siyasi blokajlar konulduğunu da kaydederek, bunların kaldırılması durumunda birkaç yıl içinde AB üyeliğinin gerçekleşeceğini söyledi.

   Bağış, Türkiye’nin AB Müzakere Süreci’nde önüne konan zımni engel ve siyasi blokajlar kaldırılırsa birkaç yıl içinde AB’ye üye olacak noktada olduğumuzu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Hâlâ tüm engellere rağmen, Türkiye müktesabatın neredeyse yüzde 65’ine uyumlu hale gelmiştir. Birçok AB üyesi ülke Türkiye kadar uyumlu dahi değildir. Bugün AB’ye üye olup hâla Maastrich Ekonomi Kriterleri’ni, ne Kopenhag Siyasi Kriterleri’ni yakalayamamış ülkeler olduğunu hepimiz biliyoruz. Türkiye’nin yaşadığı sıkıntılı sürecinde aslında Avrupa’daki bazı önyargılardan kaynaklandığını görüyoruz. Ama onun için de bizim mutlaka kendi reformlarımıza odaklanmamız lazım. Türkiye’nin reformları Türkiye’ye kem gözle bakmak isteyenleri, Türkiye’nin yükselişini yavaşlatmak isteyenleri de aynı zamanda durduran bir süreçtir. Türkiye’nin daha da güçlenmesi için kendi reformlarımıza ağırlık vermeliyiz”

ÖNYARGILARI KIRMAMIZ GEREKİYOR

   Sözlerini, “Çünkü Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanların büyük bölümü Türkiye’yi hiç görmemiş olanlardır. Bu tür programlar aracığılıyla bizim bu önyargıları kırmamız gerekiyor” diye sürdüren AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, hedefleri her sene aştıklarını söyledi.

   Gençlerimizle birlikte Türkiye’nin hakettiği standartları yakalaması için hep birlikte uğraşacaklarını anlatan Bağış, "Ama şunu özellikle vurgulamak istiyorum; bizim için AB süreci sonucundan daha önemli derken ; bizim için önemli olan Türkiye’nin 81 ilinde de Avrupa’nın otoban standartlarını, iş disiplini standartlarını; İtalya’daki moda ve marka standartlarını; Fransa’daki gıda ve hijyen standartlarını; İsveç’teki insan hakları ve ifade özgürlüğü ve demokrasi standartlarını; İngiltere’deki eğitim standartlarını bütün vatandaşlarımızla paylaşmaktır. İşte onu yakaladığımız zaman Türkiye çok farklı noktada olacak” ifadelerini kaydetti.

AB’YE ÜYELİK DE DESTEK YARIYA İNİYOR

   Bakan Bağış, Türk halkının AB reformlarına destek vermesine karşın AB’ye üyelikle ilgili kaygıları olduğunu yapılan anketlerde gördüklerini dile getirerek, karşılıklı önyargılara değindi. Bağış, anketlerde ortaya çıkan sonuçları şöyle aktardı:

   “AB Reformları konusunda gerçekten büyük bir destek var Türkiye’de. Bizim yaptırdığımız anketlerde de, bilimsel çalışmalarda da Türk halkınının büyük bir çoğunluğunun neredeyse tamamının AB yolunda atılan adımların Türkiye’nin demokrasisini, ekonomisini güçlendirdiğini, insan hakları standartlarını güçlendirdiğine katılıyor. Ama vatandaşlarımıza AB’ye üye olmak istiyor musunuz diye sorduğumuzda o rakam maalesef yarılara iniyor. Türkiye’nin AB’ye üyeliğe kabul olacağına inanıyor musunuz?’ diye sorduğumuzda maalesef bu rakam daha da azalıyor. Gerçekten neredeyse reformu destekleyenlerin dörtte birine inebiliyor. Orada görüyoruz ki, önyargılar maalesef karşılıklı. Bir yandan AB konusunda, reformlar konusunda son derece arzulu vatandaşımız AB’ye önyargılar nedeniyle güvenini kaybetmeye başlamış.”

AB SÜRECİ SONUCUNDAN DAHA ÖNEMLİ

   Türkiye’nin AB üyeliğinin ‘kıtasal barış projesini küreselleştirecek olan bir süreç’ olduğunu anlatan Bağış, Türkiye’nin AB sürecinin sonucundan daha önemli olduğunu kaydetti. Türkiye’nin üyeliğinin o kıtasal barış projesini küreselleştirecek olan bir süreç olduğunu belirten Bağış, "Bu yüzden biz AB sürecini sadece 75 milyon vatandaşımız için değil sadece 1,5 milyarlık İslam alemi için de değil, kendini Batı’dan izole edilmiş 3 milyarlık insanlık için de değil küresel barış için önemsiyorum.

   Bu yüzden AB’ye rağmen AB standartlarını ve AB’nin barışını küreselleştirmek için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu. AB sürecinin sonucundan çok daha önemli olduğunu anlatan Bağış, şöyle konuştu: "Bu süreç Türkiye’nin ilk başladığı 1959 yılından bu yana, 54 yıl içerisinde gerçekten çok farklı bir noktaya gelmesine vesile olmuştur. AB süreci Türkiye’nin kişi başına düşen gelirinin 400 dolardan 11 bin dolara yükselme sürecidir. AB süreci Türkiye’nin 14 üniversitesinin 200’ün üzerine çıkma sürecidir. AB Süreci Türkiye’nin turizm gelirinin yıllık 9 milyon dolardan 30 milyar dolara yükselme sürecidir. Türkiye’ye gelen küresel yatırımın kat kat artması demektir. Türkiye’deki daha sağlıklı gıdaya ulaşma, daha sağlıklı oyuncaklara ulaşma, daha emniyetli yollarda seyahat edebilmenin, daha iyi hastanelerde tedavi görmenin, daha yüksek kalitede eğitimin aslında vatandaşlarımıza sunulmasının da bir sürecidir.

   Düşünün Almanya’nın Bavyera Bölgesi’nin bir Hıristiyan Demokrat siyasetçinin eski bir eyalet başbakanının ‘Bugün gün gelecek Almanya’nın şansölyesi ve Fransa’nın başkanı Türkiye’ye yalvarıp ikna etmeye çalışacak’ demesi, bir tesadüf değildir. Rastgele söylenmiş bir söz değil. Gerçekten bugün Türkiye’nin stratejik önemi AB Enerji Konseyi tarafından olduğu gibi AB’nin pekçok siyasetçisi tarafından artık farkedilmiştir. Ama bundan bizim atmamız gereken adımlar var. Türkiye 53 yılda fırsatları çok iyi kullandı, iyi değerlendirmiştir ama değerlendiremediği dönemler de olmuştur. Maalesef bu ülkede demokrasinin hakettiği kadar önemsenmediği, bazen darbeci zihniyetlere pirim verildiği dönemler olmuştur. O dönemlerde Türkiye’nin hep geriye döndüğü, gerilediği, fakirleştiği ve sıkıntılar yaşadığı dönemlerdir. Ama ne zaman ki Türkiye demokrasisini güçlendirmek istemiştir, ne zaman milli iradenin gereğini yerine getirdiyse Türkiye her zaman kalkınmıştır."