O artık Avrupa'nın elit golcüleri arasında

 

Futbol transfer piyasasındaki "Bir miktar para artı futbolcu" usulü pazarlıklarda Beşiktaş ve Fenerbahçe serüvenlerini, Holosko ve Gökhan Ünal'a ödenen bonservis bedeline ek olarak Manisaspor ve Trabzonspor'a giderek noktalayan Burak Yılmaz, kariyerini ''artık birşey olmaz'' denilen noktadan  zirveye taşımayı başardı.
Süper Ligde ''leblebi gibi gol atmasına'' artık alıştığımız Burak, özellikle Şampiyonlar Ligi'nde  8 gol atarak, erişilmesi zor bir başarının altına imza atınca Avrupa transfer piyasasının en çok konuşulan futbolcularından biri haline geldi.
BAŞ DÖNDÜREN ÖYKÜ
Eski futbolcu Fikret Yılmaz'ın oğlu olan Burak, altyapısından yetiştiği Antalyaspor'da 2005-2006 sezonundaki performansıyla dikkati çekti ve Beşiktaş'a transfer oldu. O dönemde birçok spor yazarınca "geleceğin yıldızı" olarak gösterilen Burak, bu beklentilere karşılık veremedi.
Tigana yönetimindeki Beşiktaş'ta zaman zaman başarılı maçlar oynasa da takımın vazgeçilmez oyuncuları arasına giremeyen Burak açısından işler Ertuğrul Sağlam döneminde daha da kötüye gitti.
2007-2008 sezonunun ara transfer döneminde, Manisaspor' un golcüsü Holosko'yu kadrosuna katmak isteyen Beşiktaş'ın, Slovak oyuncuya karşılık, 5 milyon euronun yanı sıra Manisasaspor'a verdiği oyuncular arasında Burak Yılmaz da vardı.
Manisaspor'da adeta küllerinden doğan Burak, 16 maçta 9 gol atınca, yine transfer döneminin gözdesi oldu ve bu kez Fenerbahçe'nin yolunu tuttu.
Ancak genç oyuncunun Fenerbahçe kariyeri, adeta kabus oldu. Sarı-lacivertli formayla sahaya çıktığı maçlarda hiç gol atamayan oyuncu, Eskişehirspor'a kiralandı.
-"KADERİN AĞ ÖRMESİ" BU OLSA GEREK - 
16 Mayıs 2010'da yapılan Fenerbahçe-Trabzonspor maçında, "kader ağları örmüş işte" deyimini akıllara getiren golün kahramanı Burak Yılmaz'dı.
2009-2010 sezonunun ilk yarısını lider bitirmesine rağmen Guiza'ya yeterince güvenmeyen ve bir golcü daha isteyen Fenerbahçe, Gökhan Ünal için Trabzonspor'un kapısını çaldı. Trabzonspor, Gökhan'ı Fenerbahçe'ye vermeyi kabul ediyor ancak 3,2 milyon euronun yanı sıra Eskişehirspor'da kiralık oynayan Burak'ı da istiyordu.
Taraflar anlaşınca Burak, bu kez kendini Trabzon'da buldu. Bu anlaşmanın,Fenerbahçe'nin belki de şampiyonluğuna mal olacağını elbette kimse bilemezdi. Gökhan Ünal'dan beklediği verimi alamasa da Fenerbahçe uzun süre önde götürdüğü şampiyonluk yarışında son haftaya lider girmişti.
Kadıköy'de, prestij dışında herhangi bir iddiası bulunmayan Trabzonspor ile karşılaşan Fenerbahçe, maçı kazanması durumunda şampiyonluğunu ilan edecekti ve 13. dakikada Guiza'nın attığı golle 1-0 öne geçmişti. Ancak 10 dakika sonra rakip ceza alanına giren Burak Yılmaz'ın vuruşu, Fenerbahçe'nin avucunun içindeki şampiyonluğun uçup gitmesine yol açan ve Bursaspor'un tarihinde ilk kez şampiyon olmasını sağlayan gol oldu.
Transfer pazarlıklarında sıkça rastladığımız, "bir miktar para artı futbolcu" alışverişlerinde iki kez "paranın yanı sıra üste verilen futbolcu" sayılan Burak'ın, kendisini kolayca gözden çıkaranlara verdiği yanıt yalnızca bu gol olmadı.
Şenol Güneş'in koçluğunda yep yeni bir sayfa açan ve adeta yeniden doğan Burak Yılmaz'ın 2010-2011 sezonunda attığı 19 gol, giderek yükselecek performansının habercisi gibiydi.
Burak'ın 2011-2012 sezonunda 33 gol atarak "kral" unvanını elde etmesi aynı zamanda Trabzon'daki misyonunun da dolması anlamına geliyordu.
CSKA Moskova'ya transfer olacağı söylenen Burak'ın Galatasaray ile anlaşması Trabzonspor ile sarı-kırmızılı kulüp arasına kara kedi soktu.
"Dört Büyükler" diye adlandırılan kulüplerlerin hepsinde forma giyen iki futbolcudan biri olan (diğeri Sergen Yalçın) 28 yaşındaki Burak, Galatasaray'daki performansıyla,Trabzonspor'daki başarısını yakalayamayacağını öngörenleri de çoktan yanılttı.
Burak Şampiyonlar Ligi'nde kaydettiği 8 golle, kolay ulaşılamayacak bir başarıya imza atarken, adını Avrupa'nın elit golcüleri arasına yazdırdı.
Öyle ki "Ronaldo mu, Burak mı" diye teknik analizler yapılırken, İspanya basını ondan Ronaldo Turco diye söz eder oldu. 

Futbol transfer piyasasındaki "Bir miktar para artı futbolcu" usulü pazarlıklarda Beşiktaş ve Fenerbahçe serüvenlerini, Holosko ve Gökhan Ünal'a ödenen bonservis bedeline ek olarak Manisaspor ve Trabzonspor'a giderek noktalayan Burak Yılmaz, kariyerini ''artık birşey olmaz'' denilen noktadan  zirveye taşımayı başardı.

Süper Ligde ''leblebi gibi gol atmasına'' artık alıştığımız Burak, özellikle Şampiyonlar Ligi'nde  8 gol atarak, erişilmesi zor bir başarının altına imza atınca Avrupa transfer piyasasının en çok konuşulan futbolcularından biri haline geldi.


BAŞ DÖNDÜREN ÖYKÜ

Eski futbolcu Fikret Yılmaz'ın oğlu olan Burak, altyapısından yetiştiği Antalyaspor'da 2005-2006 sezonundaki performansıyla dikkati çekti ve Beşiktaş'a transfer oldu. O dönemde birçok spor yazarınca "geleceğin yıldızı" olarak gösterilen Burak, bu beklentilere karşılık veremedi.

Tigana yönetimindeki Beşiktaş'ta zaman zaman başarılı maçlar oynasa da takımın vazgeçilmez oyuncuları arasına giremeyen Burak açısından işler Ertuğrul Sağlam döneminde daha da kötüye gitti.

2007-2008 sezonunun ara transfer döneminde, Manisaspor' un golcüsü Holosko'yu kadrosuna katmak isteyen Beşiktaş'ın, Slovak oyuncuya karşılık, 5 milyon euronun yanı sıra Manisasaspor'a verdiği oyuncular arasında Burak Yılmaz da vardı.

Manisaspor'da adeta küllerinden doğan Burak, 16 maçta 9 gol atınca, yine transfer döneminin gözdesi oldu ve bu kez Fenerbahçe'nin yolunu tuttu.

Ancak genç oyuncunun Fenerbahçe kariyeri, adeta kabus oldu. Sarı-lacivertli formayla sahaya çıktığı maçlarda hiç gol atamayan oyuncu, Eskişehirspor'a kiralandı.

-"KADERİN AĞ ÖRMESİ" BU OLSA GEREK - 

16 Mayıs 2010'da yapılan Fenerbahçe-Trabzonspor maçında, "kader ağları örmüş işte" deyimini akıllara getiren golün kahramanı Burak Yılmaz'dı.2009-2010 sezonunun ilk yarısını lider bitirmesine rağmen Guiza'ya yeterince güvenmeyen ve bir golcü daha isteyen Fenerbahçe, Gökhan Ünal için Trabzonspor'un kapısını çaldı.

Trabzonspor, Gökhan'ı Fenerbahçe'ye vermeyi kabul ediyor ancak 3,2 milyon euronun yanı sıra Eskişehirspor'da kiralık oynayan Burak'ı da istiyordu.

Taraflar anlaşınca Burak, bu kez kendini Trabzon'da buldu. Bu anlaşmanın,Fenerbahçe'nin belki de şampiyonluğuna mal olacağını elbette kimse bilemezdi. Gökhan Ünal'dan beklediği verimi alamasa da Fenerbahçe uzun süre önde götürdüğü şampiyonluk yarışında son haftaya lider girmişti.

Kadıköy'de, prestij dışında herhangi bir iddiası bulunmayan Trabzonspor ile karşılaşan Fenerbahçe, maçı kazanması durumunda şampiyonluğunu ilan edecekti ve 13. dakikada Guiza'nın attığı golle 1-0 öne geçmişti. Ancak 10 dakika sonra rakip ceza alanına giren Burak Yılmaz'ın vuruşu, Fenerbahçe'nin avucunun içindeki şampiyonluğun uçup gitmesine yol açan ve Bursaspor'un tarihinde ilk kez şampiyon olmasını sağlayan gol oldu.

Transfer pazarlıklarında sıkça rastladığımız, "bir miktar para artı futbolcu" alışverişlerinde iki kez "paranın yanı sıra üste verilen futbolcu" sayılan Burak'ın, kendisini kolayca gözden çıkaranlara verdiği yanıt yalnızca bu gol olmadı.

Şenol Güneş'in koçluğunda yep yeni bir sayfa açan ve adeta yeniden doğan Burak Yılmaz'ın 2010-2011 sezonunda attığı 19 gol, giderek yükselecek performansının habercisi gibiydi.Burak'ın 2011-2012 sezonunda 33 gol atarak "kral" unvanını elde etmesi aynı zamanda Trabzon'daki misyonunun da dolması anlamına geliyordu.
CSKA Moskova'ya transfer olacağı söylenen Burak'ın Galatasaray ile anlaşması Trabzonspor ile sarı-kırmızılı kulüp arasına kara kedi soktu."Dört Büyükler" diye adlandırılan kulüplerlerin hepsinde forma giyen iki futbolcudan biri olan (diğeri Sergen Yalçın) 28 yaşındaki Burak, Galatasaray'daki performansıyla,Trabzonspor'daki başarısını yakalayamayacağını öngörenleri de çoktan yanılttı.

Burak, Şampiyonlar Ligi'nde kaydettiği 8 golle, kolay ulaşılamayacak bir başarıya imza atarken, adını Avrupa'nın elit golcüleri arasına yazdırdı.Öyle ki "Ronaldo mu, Burak mı" diye teknik analizler yapılırken, İspanya basını ondan Ronaldo Turco diye söz eder oldu.