Başbakan komşuyu komşusuna ihbar ettiriyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sınır Tanımayan Gazetecilerin özgür basın endeksiyle ilgili yayınladığı raporda Türkiye’nin 2005 yılında 179 ülke arasında 98. sırada olduğunu, 2012 yılında ise 148. sıraya gerilediğini belirterek, yeni bir medya süreciyle karşı karşıya olduklarını ifade etti.

CHP milletvekillerinin hazırladığı “Dünyanın en büyük gazeteci cezaevi Türkiye” raporunun açıklanacağını basın toplantısında konuşan Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ramazan ayında siyasal konularda açıklama yapmamaya özen gösterdiğini belirtti. Ramazan ayının huzur ayı olduğunu ve herkesin huzur içerisinde yaşaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın iftar sofralarını siyasal şova dönüştürdüğünü öne sürdü.

İnsanların inançlara ve ibadete saygısının olması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bırakın bari bu ayda insanlar huzur içerisinde bir Ramazan ayı geçirsinler. Öyle bir noktaya geldik ki, Sayın Başbakan komşusunu komşuna ihbar ettirir bir noktaya getirdi. Nasıl bir anlayıştır bu. Gerçekten üzülerek ve birazda dehşet içinde izliyorum. Bizim bir geleneğimiz vardır. ‘Komşu komşunun külüne muhtaçtır’ diye. Farklı dünya görüşlerinde olsak bile komşulara her zaman saygı göstermişizdir” diye konuştu.

Bütün dünyadan soyutlanan bir Türkiye gerçeğinin önlerinde olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, “Türkiye neden bu hale getiriliyor ve hangi gerekçeyle bu hale getiriliyor” sorusunu yöneltti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaptığı açıklamaları eleştiren Kılıçdaroğlu, “Üstelik en demokratik hakkını kullanan bir komşuya kalkacağız diyeceğiz niye bunu yapıyorsun. Ben seni ihbar ediyorum. Doğru değil arkadaşlar bunlar. Böyle bir uygulama ve söylem devlet adamı kimliğiyle bağdaşmaz. Devlet adamlığı farklı bir şeydir. Devlet adamlığı her şeyden önce farklı kimliklere saygı gösterir. Devlet adamlığı toplumu bizden veya onlardan diye ayırmaz. Benden olanlar benim yanımda, benden olmayanlar benim karşımda diye bir şey yoktur demokrasilerde” dedi.

“GAZETECİLİĞİN EN FAZLA SORGULANMASI GEREKEN BİR SÜREÇTE YAŞIYORUZ”

Türkiye’de elinde silah ve bombalarla miting yapanlara ses çıkartılmadığını ancak komşusu tencere, tava çaldı diye şikayet edilen bir duruma getirildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, bunun kabul edilemeyeceğinin altını çizdi.

24 Temmuz’un Gazeteciler ve Basın Bayramı olarak kutlandığının altını çizen Kılıçdaroğlu, gazeteciliğin en fazla sorgulanması gereken bir süreçte yaşadıklarını kaydetti. Yarın gazeteciler günün kutlanacağını ancak Türkiye’de hapiste gazetecilerin bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Gazetecilik mesleği bir kamu görevidir. Gazeteci bir kamu görevini yerine getirir. Halkın gözü, kulağıdır. Halkın sorunlarını dile getirir. Gazeteciliğin kendine özgü evrensel kuralları vardır. O kurallar içerisinde de görevini yerine getirir. Gazeteci; politikacıları kalemiyle, ekranıyla uyaran demokrasilerin vazgeçilmezidir. Gazetecinin özgür çalıştığı bir ortamda siz demokrasiden söz edebilirsiniz. Benim beğenmediğim haberi verdi diye gazeteciyi hapse atmak, onun terörist diye yaftalamak, sorgulamak, tutuklamak, gözaltına almak çağdaş demokrasilerde kabul edilen bir uygulama değildir. Ama maalesef yine üzülerek söylüyorum Sayın Başbakan ülkeyi yarı açık cezaevine döndürdü. Gazeteciler açısından da Türkiye’yi yaşanamaz bir ülke haline getirdiler.”

“GEZİ PARKI OLAYLARIYLA İLGİLİ 59 GAZETECİ İŞİNDEN OLDU”

Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın yaptığı çalışmaları değerlendiren Kılıçdaroğlu, 27 Mayıs 2013 tarihinden itibaren 59 basın mensubunun ya işten atıldığını yada zorunlu izine ayrıldığını dile getirdi. Gezi parkı olaylarıyla ilgili bir çok gazetecinin işine son verildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Neden. Neden işine son veriyorsunuz gazetecilerin. Neden zorunlu izine ayırıyorsunuz. Patronların beğenmediği haberleri yazdılar diye. Yeni bir medya süreciyle karşı karşıyayız. İktidarın ve polisin beraber denetlediği, ağırlıklı olarak medya patronlarını siyasi otoritenin emrine girdiği, siyaseti otoritenin kabul ettiği haberleri yayınlayan, kabul etmediği haberlere sansür veya otosansür uygulayan bir süreci yaşıyoruz. 105 yıl geriye gittik. 24 Temmuz 1908’de ilkkez bu ülkede sansür memuru görmeden gazeteler özgürce yayınlandı. 24 Temmuz 2013 otosansür yada sansür uygulanıyor. İleriyi doğru giden değil geriye doğru giden bir süreci yaşıyoruz. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Tutuklu, hapiste gazeteci olmaz. Yazı yazdı diye gazeteci işinden olmaz. Eğer siz Türkiye’yi dünyada saygınlığı olan bir ülke konumuna getirmek istiyorsanız ilk yapacağınız iş medyayı özgür bırakmaktır. Medyası özgür olmayan bir toplumun demokrasi taleplerine fren koyamazsınız. Gezi Parkı eylemlerine fren koyamazsınız” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE 179 ÜLKE ARASINDA 2012 YILINDA 148. SIRAYA GERİLEDİ”

İş adamlarının kamudan ihale alabilmeleri için önce gazeteye sahip olduklarını ileri süren Kılıçdaroğlu, iş adamlarının iktidar yandaşlığı yaptığını öne sürdü. “Bir ihale alıyorsunuz yanına bonus olarak bir gazete ve televizyon veriliyor size” diyen konuşan Kılıçdaroğlu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün raporlarını değerlendirdi.

Sanır Tanımayan Gazetecilerin 179 ülke arasında basın özgürlüğü endeksi yayınladığını ifade eden Kılıçdaroğlu, 2005 yılında 179 ülke arasında Türkiye’nin 98. sırada olduğunu 2012 yılında ise 148. sıraya gerilediğinin altını çizdi. 2013 yılında ise Türkiye’nin 154. sırada olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, Sınır Tanımayan Gazetecileri kızmanın hiçbir almanın olmayacağını belirterek, “Neden biz 154. sıradayız diye sormamız gereken soru budur” dedi.

Türkiye’de yazı yazan, kitap yazan insanların terörist diye tutuklandığını belirten Kılıçdaroğlu, milletvekillerinin hazırladığı raporlarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.

Dünyanın gerçeği CHP’nin kaleminden öğreneceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Bu ülkeye demokrasi gelinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Polis devletinden Türkiye’yi çekip çıkartmak zorundayız” diye konuştu.

“SAKIN OLA Kİ ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİYLE POLİSİ KARŞI KARŞIYA GETİRME”

Üniversitelere polislerin gireceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ı uyardığını belirterek, “Sakın ola ki; üniversite öğrencileriyle polisi karşı karşıya getirme” şeklinde konuştu. Bıçağın kemiğe dayandığını söyleyen Kılıçdaroğlu, polis devletinin kabul edilecek bir devlet türü olmadığını ifade etti.

Kılıçdaroğlu, “Adım adım polis devletine giden bir Türkiye var. Gazeteci arkadaşlarımızın biran önce özgürlüklerine kavuşmasını isteriz. Hükümet yanaşmacılığı yapan medya patronlarına da açıkça söylüyorum; gazetecilerin mutafını özgür bırakın. Onlara sansür uyguladığınızda, onların işine son verdiğiniz de gün gelir bunun hesabını sorarız. Medya patronluğunu üstlenmek farklı bir şeydir. Ateşi tutmak gibidir medya patronu olmak. Ya halktan yana olacaksın ya da iktidardan yana olacaksın. İktidardan yana olacaksan o alanı bırak ki özgür gazeteciler çalışsın. Hapiste bu kadar gazeteci varken bu gazeteci patronların bir ses çıkıyor mu? Beğenmediği gazeteci gönderiyor vezneye al parayı çık diyor kapıdan. Yarın gazeteciler günün kutlayacağız ama neyi kutlayacağız. Hüzün ve göz yaşı var. Tek sığındıkları alan özgür medya dediğimiz dijital dünya” diye konuştu.