Yağ dokusundan kök hücre çalışması

   İzmir Üniversitesi Tıp Fakültesi, Türkiye’de ilk kez, Rejeneratif Tıp Bilim Dalı'nı kurmak için harekete geçti. Çalışmaları yürüten Prof. Dr. Eray Copcu, geleceğin tedavisi olarak görülen bilim dalını kurmakta öncelikli amacın, yağ dokusundan elde edilecek kök hücrelerin hastaların tedavisinde kullanılması olduğunu dile getirerek, “Vücudumuzda yeterince yağ var. Yani ciddi anlamda kök hücremiz var. Bu nedenle aslında bizi tedavi edecek hücrelerin hepsi bizim vücudumuzda var” dedi.

   İzmir Üniversitesi senatosu iki ay önce, Rejeneratif Tıp Bilim Dalı'nı kurmak için Yükseköğretim Kurulu’na (YÖK) başvurdu. Üniversite bu konuda, kök hücre çalışmalarıyla öne çıkan ve 2012 Nobel Tıp Ödülü'nü kazanan Japon bilim adamlarıyla da işbirliğine girdi. TÜBİTAK’ın bu konuda destekleyeceği İzmir Üniversitesi, Tokyo Üniversitesi’yle, kök hücre ve yağ dokusundan elde edilecek kök hücre konusunda ortak çalışma başlattı.

   Rejeneratif Tıp Bilim Dalı’nın bünyesinde kurulacağı İzmir Üniversitesi Tıp Fakültesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Eray Copcu, “Biz yaklaşık 2 ay önce YÖK’e İzmir Üniversitesi olarak senato kararıyla Rejeneratif Tıp Bilimi Dalı'nı kurmak için başvurduk. Bu, ülkemizdeki bu amaçla yapılan ilk başvuru. Rejeneratif tıp, hem ülkemiz için hem de dünya için yeni bir bilim dalı. Herhangi bir nedenle bozulan doku ya da organların kendi hücresel yetenekleriyle yenilenmesi amaçlanıyor. Bunu özellikle Plastik Cerrahi Ana Bilim Dalı adı altında kurguladık. Plastik cerrahide kaza, travma, kanser ya da herhangi bir nedenle bozulan yapıların düzeltimini amaçlıyoruz" dedi. Rejeneratif tıpta iki temel yaklaşımları olduğunu kaydeden Prof. Dr. Copcu, "Birincisi, hücre tedavisi. Kişilerden tedavi edici nitelikteki hücreyi alıyoruz, kişideki bozulan yapıların onarılmasını sağlıyoruz. Bir diğeri de doku mühendisliği. Doku mühendisliğimizdeki asıl amaç ise bir taslak üzerinde yeni bir organın oluşturulması.

   Hepimizin bildiği son günlerde çok popüler olan yeni bir kulağın, yeni bir burunun laboratuvar şartları altında yapılması. Bu konunun ileri boyutu. Biz, kişideki kök hücre dediğimiz her türlü hücrelerin ana kaynağı olan ve iyileştirici potansiyeli olan hücreleri kullanarak hastalıkların tedavisini sağlamak istiyoruz. Kök hücrenin iki temel özelliği var, biri bölünme yeteneğine sahipler, ikincisi ise farklı hücrelere dönebiliyorlar. 2000 yılından sonra yapılan çalışmalarda gördük ki, vücuttaki asıl kök hücrenin kaynağı yağ dokusu.

   Yağ dokusundaki kök hücre kemik iliğinden 100 kat daha fazla ve daha kolay elde edilebilir, yönlendirilebilir nitelikte" diye konuştu. Prof. Dr. Copcu, günümüzde, kişilerden yağı farklı yöntemlerle alarak özel enzimatik işlemlerle kök hücreyi elde edip, yine bir miktar yağla besleyerek onların düzeltilmesini sağlayabildiklerini söyledi. Prof. Dr. Copcu, "Bunu özellikle biz şu an yanıkların tedavisinde, doğumsal ve kazalara bağlı doku bozulmalarında yoğun olarak kullanıyoruz. Ama bu işin istenilen yönde farklılaştırılması sağlanarak hastalıklı tüm dokuların iyileştirilmesinde kullanılacak. Gerçekte gelecek bu ve biz bu geleceğe gerçekten de çok yakınız” dedi.

VÜCUDUMUZUN REZERVİ ÖNEMLİ

   Bu konuda Japonya’daki Tokyo Üniversitesi’yle bir anlaşma imzaladıklarını belirten Prof. Dr. Copcu, Japon bilim adamlarının bilimsel desteği ve danışmanlığı altında Türkiye’de, İzmir'de bu çalışmaları yürüteceklerini söyledi. Aynı zamanda çalışmanın bir kısmının da Adnan Menderes Üniversitesi’nde olacağını kaydeden Prof. Dr. Copcu, şunları kaydetti: “Çünkü çok gelişmiş bir merkezi araştırma laboratuvarı var. Bundan kısa bir süre önce TUBİTAK yayınladığı bir duyuruyla bu çalışmaları destekleyeceğini açıkladı. Gerekli destek alındıktan sonra biz de dünyada hatırı sayılır, bilinen önemli bir merkez olmayı amaçlıyoruz. Amacımız insanlardaki rezerv olan vücudun, kendisini yenileme, toparlama, tedavi etme özelliğindeki hücreleri alarak, bunlarla tedavilerin sağlanması."

'TEDAVİ HÜCRELERİNİN HEPSİ BİZDE VAR'

   Daha işin çok başında olduklarını dile getiren Prof. Dr. Copcu, “Çünkü deneysel olarak Japonya’da, Güney Kore’de alınan kök hücrelerle, damardan ya da direkt olarak organlara verilerek düzeltim sağlanabiliyor. Bir kanser tedavisinden tutun da bir diyabet, şeker hastalığında, sirozda, bebek hastalıklarında bunlar yapılıyor.

   Ama tedavi edilir, kabul noktasına gelmedi. Bu nedenle üniversitelerde yeni merkezlere ve araştırmalara ihtiyaç var. Yakın gelecekte farklı kişilerden alınarak da yapılabilecek. Ama şunu unutmamak lazım: Şişman olmayan bir erkeğin yüzde 15’i, şişman olmayan bir kadının da yüzde 22’si yağ dokusundan oluşuyor. Yani bizde yeterince yağ var. Yeterince ciddi anlamda kök hücremiz var. Bu nedenle aslında bizi tedavi edecek hücrelerin hepsi bizim vücudumuzda var. Tarih boyunca insanların amacı, daha uzun yaşamak, daha sağlıklı olmak ve daha güzel olmak” diye konuştu.