MHP'yi, İP'in yedeği haline çevirdi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hz. Muhammed’in Hacer’ül Esved taşının yerine konması sırasında yaptığı uygulamayı örnek göstererek, “Gelin o iç barış taşını altındaki o millet örtüsü ile hep birlikte kaldıralım ve yerine yerleştirelim” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (MÜSİAD) Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen olağan genel kurul toplantısına katıldı. Toplantıda konuşan Başbakan Erdoğan, MÜSİAD’ın sivil toplum örgütü olarak Türkiye’nin ekonomisine yeni bir solak kazandırdığını söyledi.
Türkiye’de ülkesi, milleti ve devletinden önce kendi cebini ve kasasını düşünen nice kişilere şahit olduklarını söyleyen Erdoğan, “Devletin imkanları ile bu ülkede ayakta kalanları çok iyi biliriz. Hele hele bu makama geldikten sonra çok daha iyi tanıdık. Kimler nasıl ayakta kalmış, kimler nasıl bu ülkede nelere sahip olmuş. Bir de kendi imkanları ile ayakta olanlar var ki işte onlar ayakta alkışlanacak olanlardır. Bu ülkede öyleleri oldu ki milletin emeğinden istifade ettiler. Tekelleşmek suretiyle milletin harcamalarından istifade ettiler. Yetmedi milletin vergilerinden istifade ettiler. İş milletin topyekun çıkarlarına geldiğinde, milletin yanında değil karşısında yer aldılar. Geçmişe dönüp şöyle bir bakın, her zaman demokrasinin değil statükonun yanında durduklarını görürsünüz” dedi.
Konuşmasında çözüm sürecine de değinen Erdoğan, “Şu anda Türkiye için önemli ve tarihi bir süreçten geçiyoruz. MÜSİAD gibi birçok sivil toplum kuruluşunun bu sürece gönülden destek verdiklerini, ellerini, gövdelerini bu sürece koyduklarını görüyor ve bundan memnuniyet duyuyorum. Ankara’da Kutlu Doğum Haftası töreninde, Sevgili Peygamberimizin Hacer’ül Esved’i yerine yerleştirirken bir uygulamasından bahsettim. Hırkasını yere serip Hacer’ül Esved’i onun üzerine koymuş ve oradaki farklı kabile liderleri hırkanın ucundan tutarak hep birlikte kaldırmışlar, Peygamberimiz de yerine yerleştirmiş. Ben de diyorum ki bu ülkede iç barışı sağlamak için gelin o iç barış taşını altındaki o millet örtüsü ile hep birlikte kaldıralım ve yerine yerleştirelim. Burada şu parti bu parti diyemeyiz, milletçe hep beraber bunu yapmamız lazım. Fakat dikkat edin bu süreçte hiç sesi çıkmayanlar var. Bu ülkede son derece detay konularda, yasaklama ve zulümler konusunda teşvik edici açıklamalar yapanların son süreçte dut yemiş bülbüle döndüklerini görüyorsunuz. İmam hatip okullarının kapatılması konusunda sergiledikleri çabanın yüzde 1’ini bu süreç için sergilemiyorlar.

“TÜRKİYE ADETA YENİ BİR EVRENE GEÇİYOR”
Kılık kıyafet yasaklarını desteklemek için yaptıklarının yüzde 1’ini bu süreçte yapmıyorlar” diye konuştu. “Şu an itibariyle artık yeni bir dönem başlamış, yeni bir dönemin kapıları ardına kadar aralanmıştır” ifadelerini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şu anda sona eren sadece 30 yıllık terör değil, çok daha uzun yıllara yayılmış bir sorunlar manzumesidir. Çıtayı çok yüksek tutarak belki bazılarının hayal diyebileceği şekilde bir ifade kullanmış olmayayım. Ama bunlar bu fakirin gerçeğe dönmesini beklediği hayalleridir. İnşallah sadece terör sona ermeyecek, Türkiye için karanlık bir devrin kapıları kapanacak. Türkiye’nin adeta makus talihi değişiyor. Şu anda Türkiye adeta yeni bir evreye, yeni bir kulvara geçiyor. Bu süreci kimse farklı yerlere çekmesin. Bugün gerçekleşen cumhuriyetimizin güçlenmesidir. Bugün gerçekleşen bu topraklar uğruna canlarını feda eden şehitlerimizin hayallerinin artık gerçeğe dönüşmesidir.”

MİLLİ İÇKİ TARTIŞMASI

Başbakan Erdoğan, milli içki tartışmalarına da değinerek, “Gazi Mustafa Kemal’in başkanı olduğu meclisin çıkardığı ilk 5 yasadan biri alkolle mücadele yasası. O zaman Meclis Başkanı Gazi Mustafa Kemal. Bu işin önemini vurguladık. İlk çıkan yasalardan biri bu. Çıktıktan 4 sene sonra maalesef önünü açıyorlar. Bununla da kalınmıyor öyle bir süreç geliyor ki, o süreçte de birayı ‘milli içki’ diye tanıtıyorlar bu ülkede” dedi.
Türkiye’de doğum kontrollü nüfus planlaması yapılan dönemleri hatırlatan Erdoğan, “Doğum kontrolü nüfus planlaması ile ilgili neler yaptılar hatırlayın. Okullarda bize bunları anlattılar. Bu ülkede maalesef ilaçlarla kısırlaştırma süreci başlattılar. Buna karşı siz bayrak açtığınız zaman hemen ‘cumhuriyet düşmanı’ dediler. Ben milletimin çoğalmasını istiyorum, onlar azalmasını istiyor aramızdaki fark bu. Bahaneleri hazır, ’eğitimsiz bir nesilden ne olur.’ Bu ülkede en zengin olanların kaç çocuğu var bakın 1-2 tanedir. İşte parasal imkanları var niye okutmuyorlar, okutsunlar. Ya da paraları var okutuyorlar niye daha fazla çocuk yapmıyorlar? Şu an nüfus artışımız çok kötü. 2040’da Türkiye artık yaşlı milletler arasına girmiş olacak. Bu en büyük tehlikedir. Bu milletin nüfusunun artması lazım” şeklinde konuştu.
“Bana dedem milli içki olarak ayranı önerirdi” diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Birileri de votka içecekmiş, bira içecekmiş varsın o da birasını votkasını içsin ama biz anayasanın 58. maddesi gereği neyse, devlet olarak bunu yapmaz zorundayız. Anayasanın 58. maddesi devletin uyuşturucu ile mücadelede, kumarla mücadelede, kötü alışkanlıklarla mücadelede tedbirler alacağını söylüyor. Onun gereğini yapmak başbakanın görevidir. Kimse rahatsız olmasın. Üniversitenin kampüsü içerisinde alkollü içki satılıyor. Böyle şey olur mu? Oraya aydınlanmaya gelen genç kafayı bularak evine gidiyor. Buna karşı tedbir almaktan başka ne olacak? Ondan sonra eline bilgisayar alacak yerde döner bıçağıyla oradaki arkadaşına saldırıyor. Kafa kıyak çünkü. Bunu söylediğimizde bazı çevreler rahatsız oluyor. Biz hak neyse yapmak, milletimizin yanında yer almak zorundayız.”

“ÇÖZÜMÜN PARÇASI OLMAYANLAR SORUNUN TARAFI OLUR”
Daha birkaç yıl öncesine kadar anne ve babaların, televizyonlarda haber seyredemez hale geldiğini söyleyen Erdoğan, “Bugün Türkiye’nin her yerinde anneler, ellerini semaya açıp kardeşlik için dualar ediyorlar. Denizli’de bir şehit annesi diyor ki ‘bu süreç keşke 6 ay önce başlasaydı da benim vedadım şehit olmasaydı’ Bu süreci biz 2002 yılında başlattık ama bu noktaya gelinceye kadar neler çektik neler. Keşke Vedat şehit olmasaydı. Keşke Vedat gibi nice genç toprağa düşmeseydi. Ama biz on yıl boyunca mücadele verdik ancak bugün hedefe çok ama çok yaklaştık. Şu anda son derece temkinliyiz. Süreci devam ettiriyoruz. Sabotajlara karşı ihtiyatı elden bırakmış değiliz ama düne gere çok daha umutluyuz, kararlıyız, iyimseriz. Terör bittiğinde ne olacak diye soruyorlar. Terör bittiğinde güzel olacak. Ölümlerin olmadığı sabahlardan daha hayırlı ne olabilir ki” dedi.
Yaşanan sürecin başlangıç olduğunu ifade eden Erdoğan, “Bu başlangıcı kalıcı huzura dönüştürmek zorundayız. Bu süreçte herkesin etkin şekilde rol almasını özellikle rica ediyorum. Bu başlangıca herkesin omuz vermesini özellikle rica ediyorum. Türkiye’nin önüne alçına bu kapının kapanmasına ne olur müsaade etmeyin. Bu iklimi bozulmasına izin vermeyin. 76 milyonun tamamından omuz vermelerini samimiyetle rica ediyorum. Gün artık tribünlerden seyretme günü değildir. Gün sinsi sinsi izleyip sonuca göre tavır belireme günü de değildir. Gün sürecin karşısında durup, biten bir terör karşısında kendi terörünü üretme günü hiç değildir. Çözümün parçası olmayanlar sorunun tarafı olurlar. Herkesi ama herkesi eliyle, diliyle, dualarıyla bu sürece destek olmaya çağırıyorum” diye konuştu.

NASREDDİN HOCA’LI ELEŞTİRİ 
Erdoğan, çözüm sürecine muhalefet partilerinin de dahil olması için kapılarını ardında kadar açtıklarını belirterek şunları söyledi:
“Türkiye’nin kardeşliğin tarihi yeninde yazılırken kimse dışarıda kalmasın istedik. Maalesef CHP ve MHP bu işin dışında kalmayı hatta karşısında durmayı tercih etiler. CHP Genel Başkanı sürekli ‘hiçbir şey bilmiyoruz. Bilmediğimiz anlamadığımız bir sürecin içinde olmayız’ diyor. Türkiye’de herkesin gördüğünü, anladığı hissettiğini maalesef CHP Genel Başkanı duymuyor, görmüyor, anlamıyor. Nasrettin Hoca, vaaz verdiği köylülerden şikayetçiymiş. Söyledikleri köylünün bir kulağından girip diğerinde çıkıyormuş. Bir gün çıkmış, ‘bugün ne anlatacağımız biliyor musunuz’ demiş. Cemaat ‘hayır bilmiyoruz’ deyince hoca, ‘bilmiyorsanız anlatsam da anlamazsınız’ diyerek inmiş. Ertesi Cuma yine sormuş, ‘ne anlatacağımı biliyor musunuz’ demiş. Cemaat ‘biliyoruz’ deyince hoca ‘o zaman anlatmama gerek yok’ diyerek inmiş. Sonraki hafta hoca aynı soruyu sorunca cemaatin bir kısmı ‘biliyoruz’, diğer kısmı ‘bilmiyoruz’ demiş. Hoca ‘o zaman bilenler bilmeyenlere anlatsın’ diyerek kürsüden inmiş. Şimdi MHP genel başkanı bu süreci biliyor. Bu sürecin işine gelmediğini de biliyor. Bu süreç tamamlandığında kendisine istismar zemini kalmayacağını da biliyor. Bir zahmet MHP Genel Başkanı CHP Genel Başkanı’na olup biteni anlatsın. Zaten ikisi de aynı yolun yolcusu. Tek yumurtanın ikizleri. Bilen bilmeyene anlatsın. Yine de anlayamazlarsa şu an akil insanlar heyetinden rica ederiz bütün Türkiye’yi dolaşıyorlar. Anlattıklarını bir kez de CHP Genel Başkanını anlatırlar”

“ÜÇÜNÜN ORTAK NOKTASI SİLİVRİ”
Konuşmasında tutuklu milletvekillerinin durumunu da değerlendiren Erdoğan, “CHP, MHP ve yanlarında İşçi Partisi. Üçünün ortak noktası Silivri. Kardeşlerim şu anda Silivri’de bulunan ve milletin oylarıyla milletvekili oldu diye ifade edilen kişiler bu ülkede eğer biz hukuk devletiysek hukuk devletine göre bunların milletvekilleri olma şansı yok. Arkadan dolanmak suretiyle bunları milletvekili yapıp parlamentoya taşıma gayreti içinde bulunuyorlar. Bu kişiler milletvekili seçilip de içeri girmediler. Bunlar seçimlerin yapıldığı dönemde zaden içerdeydiler. İçeriden bunları yargı yoluyla çıkaramayanlar bu defa bu yöntemle içeriden çıkarmanın umudu içine girdiler. Şu anda yargı sürecindeyiz. Eğer yargı bu kararı veriyorsa bizim söyleyecek sözümü yok. Bunun bedelini kimse AK Parti iktidarına kesemez. Bildikleri halde zaman zaman mağduru oynuyorlar. Kimse mağduru oynamasın. Bu ülke hukuk devletidir. Hukukun üstünlüğünü kimse ile tartışmayız” ifadelerini kullandı.

“MHP’Yİ İŞÇİ PARTİSİ’NİN YEDEĞİ HALİNE ÇEVİRDİ”
MHP’nin merhum Genel Başkan Alparslan Türkeş’in hatıralarını incittiğini savunan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü;
“Akil insanlar heyeti bir şehre geliyor. 50 kişilik gruplar ortamı terörize ederek konuşmacıları susturmaya çalışıyor. MHP’liler de bu çirkin gösteriye dahil oluyorlar. Özellikle İşçi Partisi Lideri’nin Beka vadisinde terör örgütü liderleri ile fotoğrafları herkes tarafından çok iyi biliniyor. Bu parti şu anda sağ eli ile MHP, sol eli ile CHP’yi parmağında oynatıyor. Bahçeli, MHP’nin manevi yönün kazıyıp atmış, milliyetçi yönünü ırkçılığa çevirmiş, daha ileri giderek MHP’yi İşçi Partisi’nin yedeği haline çevirmiştir. İki üç noktada ortaya çıkan gerçekleri kimse görmende gelemez. Birlikte 80 öncesini bugüne taşımak için ellerinden geleni yapıyorlar. Üniversitelerimizde çıkan olaylar durup dururken olmadı. Bakıyorsunuz kimler var bu uç noktalar. MHP’yi merhum Alparslan Türkeş’in partisini İşçi Partisi’nin yedeğine sokan bu Bahçeli ve arkadaşlarını iyi tanıyın diyorum. Bahçeli ve arkadaşlarının merhum Türkeş’in başta olmak üzer tüm MHP’lilerin hatıralarını incittiğine en küçük bir şüphem yoktur.”