Feyzioğlu ve Kocasakal'dan sert tepki

Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde 5 yılı aşkın süredir devam eden Ergenekon davasında mahkeme heyetinin kararını açıklamaya başladıktan bir süre sonra Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal’ın da aralarında bulunduğu bir grup avukat salonu terk etti.

Çıkışta konuşan TBB Başkanı Feyzioğlu, şunları söyledi:

”Bize göre bir tek mahkumiyet vardır. Özel yetkili mahkeme bu hükmüyle kendini milletin vicdanında mahkum etmiştir. Bunun dışında bir mahkumiyeti biz duymadık, dinlemedik ve yapılanları daha fazla görmemek ve reddettiğimizi topluca bildirmek üzere bütün avukatlarda biraz önce dışarı çıktık” dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ve eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün de aralarında bulunduğu 66’si tutuklu 275 sanığın yargılandığı ve 5 yılı aşkın süredir devam eden Ergenekon Davası’nda mahkeme heyeti kararları açıklarken Feyzioğlu ve Kocasakal’ın aralarında bulunduğu bir grup avukat duruşma salonunu terk etti.

MAHKEME KENDİNİ MİLLETİN VİCDANINDA MAHKUM ETMİŞTİR

Çıkışta basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, sabahtan duruşma salonuna ulaşana kadar eziyetin başladığını belirterek, şöyle konuştu:

“Aslında 6 yıldır süren eziyetin başka bir aşamasına geçilmişti. Özel görevli mahkeme bugün her noktada görevini kendi belirlediği şekilde yaptı. Bize göre bir tek mahkumiyet vardır. Özel yetkili mahkeme bu hükmüyle kendini milletin vicdanında mahkum etmiştir. Bunun dışında bir mahkumiyeti biz duymadık, dinlemedik ve yapılanları daha fazla görmemek ve reddettiğimizi topluca bildirmek üzere bütün avukatlarda biraz önce dışarı çıktık. Mahkeme hükmünü okumaya başlamış idi.”

Feyzioğlu bir basın mensubunun “Yani protesto ettiniz” şeklindeki soruya, “Evet biz yargılamanın sürecini de avukatlara yapılanları da adil yargılama hakkının yurttaşların en temel haklarının da ellerinden alınmasını sonuna protesto ediyoruz. Millet adına yargılama yapmak zorunda olan mahkeme özel görevli statüsünde görevinin gereğini yapmıştır. Tefhim edilen hüküm tarafımızdan kabul edilmemiştir.” şeklinde cevapladı.

YAPILAN BÜYÜK SAYGISIZLIĞA MAZERET ÜRETME ÇABASIDIR

Feyzioğlu, mahkeme başkanının “DHKP-C terör örgütünün tehdidinden dolayı olağanüstü güvenlik önlemleri alındığına” dair iddialara ilişkin ise, “Bunların tamamı yapılan büyük saygısızlığa mazeret üretme çabasıdır. Ve kapıdan girerken avukatları ayakkabılarını çıkar, kemerini çıkar diye saygısızlıklalar başlamıştır. Elbette ayakkabımızı çıkarmadık, kemerimizi çıkarmadık. Çünkü biz avukatız. Bu yargılamanın başından sonuna kadar Türkiye’de avukatlar, avukatlığını ne olduğunu sadece Türkiye’ye değil tüm dünyaya göstermiştir. Bu mesleğin mensubu olduğu için bir kezde daha gurur duyuyorum. Topluca terk ettik ” dedi.

Feyzioğlu, basın mensuplarının “İçeride nasıl bir hava var?” şeklindeki açıklamasına ise “İçerde bekleneni zaten duymaya başlayan insanların hiç de şaşkın olmayan bir havası var. Herhangi bir süprizle karşılaşmış değiliz” diye konuştu.

TÜRK MİLLETİNDEN BİR DAVAYI SAKLAYARAK KAÇIRARAK KARAR VEREMEZSİNİZ


İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ise şunları söyledi:

“Mahkeme hükmünü açıklamaya başladı. Ama ben buna hüküm diyemiyorum. Türk Milleti adına karar verdiğini söyleyerek başladı. Türk milleti kararını çoktan verdi. Siz Türk milleti adına Türk milletinden bir davayı saklayarak kaçırarak karar veremezsiniz. Başından itibaren bu mahkeme hiçbir usül kuralına uymadı. Bir mahkeme düşünün ki, sanıklarla plomiğe girsin. Bir mahkeme düşünün ki, avukatlarla müdafileriyle tartışmaya girsin savunmaları kısıtlasın duruşmadan çıkarsın. Bir mahkeme duşünün ki gizli tanıkları kadrolu bir elemanmış gibi görüp saatlerce konuşturup buna karyşı avukatlara söz vermesin. Müzakere hüküm bunlar hiçbir anlam ifade etmiyor. Adil bir yargılama yapılmadı. Adil olmayan bir yargılamadan adil bir sonuç çıkmaz. Bu bir yargılama bir muhakeme değildir.” 


BU YARGILAMA TARİHE BİR KARA LEKE OLARAK GEÇMİŞTİR


Kocasakal şöyle devam etti:

“ Buradaki muameleyi söyleyeyim size. Sabah kaç tane barikattan geçerek avukatlar içeri alınıyor ve aranmaya çalışılarak. İçeri giriliyor saat 9’daki duruşmasına heyet lütfedip 3,5 saat sonra geliyor. Hüküm açıklanırken jandarma bizim önümüz dahil 4 bir tarafımızı çift sıra halinde çeviriyor. Ne siz heyeti görebiliyorsunuz ne sanıkları görebiliyorsunuz. Biz sanıkların üzerine atlayacağız sanıklar mı bizim üzerimize atlayacak. Bu hüküm çoktan verilmiş. Dolayısıyla müzekere, değerlendirme, vesahire bizim için bir şey ifade etmiyor. Bu karar Türk milleti adına verilmiş bir karar değil. Kimden neyi kaçırıyorsunuz. Bu yargılama tarihe bir kara leke olarak geçmiştir. Söyleyecek bir şey bulamıyorum. Türk milleti adına verilmiş bir karar olarak da kabul etmiyorum. Biz bu uygulamayı içimize sindiremedik duruşmayı terk ettik. Özellikle baro başkanları, barolar birliğimiz bunu izimize sindiremedik. Çok daha önceden verilmiş bir karar sadece burada açıklanıyor. Eğer bunu Türk milletinden kaçırmayacaklarsa CMK 182’inci madde bu yargılamaların televizylon kanallarından canlı yayınlanması için yasal dayanaktı. Bu Guantanamo dışında bir cezaevi yerleşkesi içinde bir mahkeme görmedim. Tarlalarda insan kovalıyordu jandarma. Böyle bir yargılama dünya tarihinde görülmüş müdür?


Kocasakal sözlerini şöyle tamamladı:

“Hitler döneminde de birtakım yargılamalar yapılmıştı. O kararları veren yargıçların adını hatırlayan var mı? Platon’u yargılayan yargıçların adını hatırlayan var mı? Platon nasıl hatırlanıyor bunu herkes biliyor. Kürsüde 3 ya da 5 ya da 6 tane cübbe giymiş insanın oturması o yapıyı mahkeme kılmaz, süreci de yargılama kılmaz. Bu yargılamalar bir projenin ürünüdür. Bugün hukuk bir silah gibi kullanılmaktadır. Bugün mahkeme kendisi ile ilgili bir karar verdi, kendisiyle ilgili bir hüküm verdi. Bakın her şeyden kaçabilirsiniz. Çocuklarınızın gözünden, kendi vicdanınızdan tarihin yargısından kaçamazsınız. Hukuk bugün bu hesabı soramaza dahi yarın birgün bu hesabı sorar.

Tarihe hepimiz tanıklık ettik. Dünyanın en büyük hukuksuzlarından bu süreçten bir tanesine tanıklık ettik. İşin garibi bu kadar hukuksuzluklarla dolu bir yargılamaya daha doğrusu yargılamamaya ancak böyle bir hukuksuz son yakışırdı. Yakışanı yaptılar. Ben burada kahramanca görev yapan o meslektaşlarımın alnından öpüyorum meslektaşlarımızla gurur duyuyorum. Gerçekten bir destan yazıldıysa bu destanı bu meslektaşlarımız yazdı. “