Hans Neisser, emperyalizmi “Bir ülkenin veya toplumun başka bir bölgeye kendi kültürünü yayması ve oranın halkını köle olarak kullanması” olarak tanımlar.
Muhafazakâr kurama göre ise emperyalizm; gelişmiş ülkelerde mevcut durumun muhafaza edilmesi için bir gereklilik ve hak olarak görülür.
Emperyalizmin Türkçesi ise İstanbul’dur.
Yukarıdaki iki cümlede kullanılan “ülke” kelimesi yerine “şehir” kelimesini koyduğunuzda ne demek istediğimi anlayacağınızdan hiç şüphem yok.
70 küsur milyon insan yaşadığı ülkemde izlediğimiz televizyonlar, okuduğumuz gazeteler hep İstanbul…
------------------------------------
Ya tuttuğumuz takımlar?
Bilyoner.com’un 2013’te yaptığı araştırmaya göre Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe’yi destekleyen insanlar bu ülkenin %90’ını oluşturuyormuş…
Normal de değiliz biliyorsunuz, din gibi benimseriz biz tuttuğumuz takımı. Oysaki hiçbir emek sarf etmemişizdir ne dinimizi ne de tuttuğumuz takımı seçerken.
Bir de namusumuz gibi savunuruz gönül verdiğimiz armayı, hiç maçına gitmeden, televizyondan dahi izlemeden belki de…
İşte tam burada hastalıklı bir spor bilinci oluşmaya başlar tıpkı siyasi ve sosyal kültürümüzdeki gibi.
Zincirleme kazadır yaşananlar…
Yıldırım Demirören’in, Aziz Yıldırım’ın, Emre Belözoğlu’nun, Melo’nun, Volkan Demirel’in, Rıza Kayaalp’in, Telegol’ün, 5+3+1’in, Osmanlıspor’un, İstanbul Başakşehir’in ve son olarak Passolig’in hala hayatımızda olmalarının tek sebebi bu emperyalizmdir.
1980’den itibaren Neo-Liberal ekonomik politikalar ve bunun bir sonucu olarak İstanbul merkezli bir yapıya dönüşen medyanın desteğiyle Anadolu kulüplerinin taraftarlarının yavaş yavaş azalması bizi bu kalitesiz, suni hatta tamamıyla hastalıklı bir spor.. pardon futbol kültürüne sahip olmamızı dayatmıştır.
İzmir kulüplerinin “3 büyüklere” taktığı “Kahpe Bizans” lakabı bu yüzden çok yerindedir.
Bu, döneminin en emperyalist devletlerinden biri olan Bizans İmparatorluğu’nun başkenti olan İstanbul’un 3 büyüklerine yapılabilecek en doğru teşbihtir.
------------------------------------------
Son olarak dikkat çekmek istediğim nokta ise yurt dışında hayran olduğumuz taraftar gruplarının desteklediği takımların hüviyeti…
Napoli, Livorno, West Ham, St. Pauli, St Ettienne, ve hatta Liverpool’dan hiç biri 3 senede bir şampiyon olmuyor…
Bilmem anlatabildim mi?
Bir İzmirli olarak; bütün bu köhnemiş, çökmüş, kirli yapıya rağmen hala Altay’ı, Bucaspor’u, Göztepe’yi, Karşıyaka’yı … Bırakın kulüpleri; basketbolu, voleybolu, atletizmi görmezden gelip her gün daha da iğrenç bir hal alan bu sistemin bir parçası olarak mı kalacaksınız?
Farkında değilsiniz belki ama sizin bu kulüplere, onların size olduğundan çok daha fazla ihtiyacınız yok mu sizce de?
---------------------------------------------
Kıssadan hisse: “Kendini anti-emperyalist olarak tanımlayan her sporseverin boynunun borcudur ve dünyada eşi benzeri olmayan bir zevktir yaşadığın topraklara ait diğer insanlarla bir tribünü paylaşmak…”