THY grevinde son durum

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Türk Hava Yolları (THY) çalışanlarının pek ilgi göstermediğinin anlaşıldığını belirterek, "Seferlerde kayda değer bir aksama yok" dedi.

TESK ve Türk Telekom arasında Rixos Otel’de düzenlenen işbirliği protokolü imza törenine katılan Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Yıldırım, gazetecilerin, THY’deki greve ilişkin sorularını cevapladı.

Hava-İş Sendikasının aldığı grev kararının gece yarısı 03.00’ten itibaren uygulamaya geçtiğini hatırlatan Yıldırım, "Ancak şu ana kadar greve çalışanların pek ilgi göstermediği anlaşılıyor. Çünkü seferlerde kayda değer bir aksama yok. 300’ün üzerinde sefer aksaksız gerçekleştirildi. THY’nin çalışanlarını işlerine ve işyerlerine sahip çıktıkları için tebrik ediyor, vatandaşlarımızı mağdur etmedikleri için ayrıca şükranlarımı sunuyorum. Umut ediyorum ki çalışanların bu örnek davranışlarından THY yönetimi ve sendika yöneticileri de gerekle dersleri çıkarır. Biran önce işyerlerinde uzlaşma sağlanır, barışçı bir çalışma ortamına THY kavuşur" diye konuştu.

Bakan Yıldırım, işten çıkartılan 305 kişinin geri alınması konusundaki soru üzerine Bakanlık olarak o konuları takip etmediklerini belirterek, "Onlar sendikayla işveren arasındaki konular" dedi.

PİLOTLAR DERNEĞİNİN AÇIKLAMASI

Türkiye Havayolu Pilotlar Derneği’nden (TALPA) THY’deki grev ile ilgili yapılan yazılı açıklamada, “TALPA, pilotların meslek örgütü olarak sürecin ülkemize, milli havayolumuza ama en önemlisi çalışanlarımıza zarar vermeden uzlaşma ile sonuçlanması için azami katkıyı sağlamaya çalışmış olup, derneğimiz önceliğinin uçuş emniyeti olduğunda kuşku bulunmamaktadır” denildi.

TALPA’dan THY’deki grevle ilgili yazılı bir açıklama yapıldı. Açıklama şöyle:

“THY’de yaşanan ve grevin uygulanması noktasına gelen süreçte, TALPA’nın taraflar arasında uzlaşma sağlamak için yaptığı katkı ve girişimleri kamuoyunun malumlarıdır. Greve saatler kala konuya ilişkin elde edilen her türlü bilgi ve karşılıklı görüşler bugün TALPA Genel Merkezimizde üyelerimizle paylaşılmış ve değerlendirilmiştir. Üyelerimizin görüşleri dikkate alınarak yönetim kurulumuzun üzerinde mutabık kaldığı sürece ilişkin nihai değerlendirmemiz aşağıda kamuoyunun bilgilerine sunulmaktadır.

Öncelikle, taraflar arasında öne çıkan ve en temel uyuşmazlık maddesi olarak beliren 305 çalışanın durumunun toplu iş sözleşmesini çıkmaza sokan ve kilitleyen bir konuma getirilmesinin ve kamuoyunda da böyle algılanmasının isabetli ve amaca hizmet eder bir nitelik taşımadığını belirtmekte fayda görülmektedir. Söz konusu çalışanların yapılan bir dizi hata sonucu işsiz kalmaları son derece üzüntü verici olup, sorunun bugüne kadar çözülememiş olmasını da kabul edilebilir bulmak mümkün değildir. Her duyarlı çalışan gibi empati yapıldığında, haksız yere mağdur olan ve çalışma hakları ellerinden alınan 305 mesai arkadaşımızın durumunun farkında olmakla beraber tamamen hukuksal zeminde çözülmesi gereken bir konuya, taşıdığı önemin dışında TİS sürecini etkileyecek bir anlam yüklenmesinin doğru olmadığı düşünülmektedir.

Bu çerçevede, hukuksal zeminde yürüyen sürecin yine hukuk içinde ve yargı kararlarına saygı göstererek çözümlenmesinin ve 1 yıldır süren mağduriyetin giderilmesinin zorunlu ve iş barışı açısından da gerekli olduğu kanaatindeyiz. Bu çerçevede, sendikanın ‘304 olmaz 305 kişi de işe alınsın’ ısrarı ile THY yönetiminin ‘Tazminatlarını öderim, hiçbirini işe başlatmam’ tavrı yerine işe iadenin önünü açacak bir yaklaşımın iş barışına katkı sağlayacağını düşünmekteyiz.

Esasen THY’de uzun yıllardır, benzer muamelelere maruz kalan her kademe ve branştaki çalışanların işsiz kalmaları karşısında sergilenmeyen bir tutumun sendika tarafından 24. TİS sürecinde pazarlık konusu yapılmasının ve uzlaşmanın ‘olmazsa olmaz’ şartı olarak ileri sürülmesinin de bu talebin samimi ve inandırıcı olmadığı izlenimini uyandırdığını ifade etmek zorundayız. Bu kapsamda çalışanların özgür iradeleri ile verecekleri kararı etkilemek amacına yönelik olduğu anlaşılan ancak maksadını aşan ‘Lisansının, sertifikanın iptalini göze alabilir misin?’ şeklindeki beyanların da sendikanın yürüttüğü sürece katkı sağlamayacağının ve negatif etki yapacağının da önceden öngörülmesinin gerektiği düşünülmektedir. Üyesinin ve çalışanın yanında olması gereken bir sendikanın mobbing anlamına gelecek bu tarz söylemlerden ısrarla kaçınmasında da yarar bulunmaktadır.

Üzülerek ifade etmek gerekir ki, aynı tutumun THY işverenince de bir başka biçimde uygulandığı, müteaddit uyarılarımıza rağmen çalışanlardan ‘bir linki tıklamak’ suretiyle düşünce ve kararlarını açıklamaya zorlandıkları, bunun da şirkete olan aidiyet ve sadakat bağlarının sorgulanmasına sebep olduğu müşahede edilmiştir. Grev oylamalarında dahi, çalışanlar gizli oy kullanırken, grevin başlamasına sayılı günler kala çalışanların eğilimini belirlemek adı altında açık fikirlerini kimlikleri ile ortaya koymalarının istenmesini de meşru ve makul görmek mümkün değildir. Kaldı ki, derneğimize gelen tepkiler çalışanların gelecek kaygısı ile gerçek düşünce ve niyetlerini sergilemekten imtina ettikleri yönündedir. TALPA, pilotların meslek örgütü olarak sürecin ülkemize, milli havayolumuza ama en önemlisi çalışanlarımıza zarar vermeden uzlaşma ile sonuçlanması için azami katkıyı sağlamaya çalışmış olup, derneğimiz önceliğinin uçuş emniyeti olduğunda kuşku bulunmamaktadır.

23. TİS’te düzenlenen uçuş görev sürelerine ilişkin kurallara zaman zaman uyulmaması, planlamaların uçuş emniyetini tehdit eder bir nitelik kazanması pilotların TİS sürecine ilişkin beklenti ve umutlarını zayıflatmış, güven duygusunu zedelemiştir. Bu nedenlerle, TALPA olarak beklentimiz, uçuş emniyetini esas alan ve bugün geldiğimiz noktadan daha ileri bir seviyede olan OM Part A- 14. Revizyondaki mesai talimatının ivedilikle yürürlüğe sokulmasıdır. Bilindiği gibi grev anayasal bir hak olup, haklı taleplerin yerine getirilmemesi halinde uygulandığında kamuoyunun desteğini de sağlayacağından emin olduğumuz meşru bir savunma ve hak arama aracıdır. Bu çerçevede pilotların sadece kendilerini değil, yolcuları da düşünerek talep ettiği uçuş emniyetine ilişkin taleplerinin anılan meşru haklarını kullanmak zorunda kalmadan masa başında çözümlenmesini bekliyor, bu ilkeler doğrultusunda tarafları konuyu ivedilikle ve yeniden müzakere etmeye çağırıyor, bundan sonraki süreçte hukuk içinde kalınmasını temenni ediyoruz. Pilotlarımızın her zaman ve her koşulda yolcu güvenliğini sağlama konusunda uçuş emniyetinden asla taviz vermeyeceklerini kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.''