Yargıtay Başkanından Gezi Çıkışı

Yargıtay Başkanı Ali Alkan, İzmir Uluslararası Bilişim Hukuku Kurultayı’nda sosyal medya paylaşımlarının geldiği noktayı Gezi Parkı eylemleri ile anlattı.

Alkan, “Ülkemizde de son günlerde başta çevreci bir duyarlılıkla başlayan, sonraları ise kimilerine göre siyasi iktidarın uygulamaları nedeniyle daha fazla demokrasi talebine dönüşen, kimilerine göre ise anarşi ve vandalizme dönüşen olaylarda da sosyal medya önemli bir rol üstlenmiştir. Anlık ileti gönderilmesi, hatta polis telsizine karşılık sosyal medya aracılığıyla bas konuş benzeri programlar kullanılmıştır. Sosyal medyanın artan gücü, ifade özgürlüğünün geldiği aşama anlamında oldukça önemlidir. Ancak her hakkın kullanımının da bazı ilkeleri bulunduğu gözetilmelidir” dedi.

Bu yıl 3’üncüsü düzenlenen İzmir Uluslararası Bilişim Hukuku Kurultayı Kültürpark Fuar Alanı’nda başladı. 28 Haziran’a kadar sürecek kurultayda, 12 panel, 12 seminer, 6 çalıştay ve 10 akademik bildiri ile siber güvenlik, internet hukuku, arama motorlarının hukuku gibi konular tartışılacak.

DÜNYA, PERDESİ OLMAYAN EVLERDEN OLUŞAN KÜÇÜK BİR KÖYE DÖNDÜ

Kurultayda konuşan Yargıtay Başkanı Ali Alkan, bilişimin dünyayı perdesi olmayan evlerden oluşan küçük bir köye dönüştürdüğünü belirtti. Yargıtay Başkanı Alkan şunları söyledi:

“Bilişim ve hukuk denildiğinde ilk akla gelebilecek şey belki de çelişkidir. Bilişim denildiğinde, hızla gelişen teknoloji akıllara gelir iken hukuk denildiğinde ise nispeten belli kurallara bağlı uygulamalar çağrışmaktadır. Ancak gelinen noktada bilişimin hukuktan hukukun da bilişimden ayrı olamayacağı anlaşılmıştır. Bilişimin geldiği aşama tam anlamıyla dünyamızı, perdesi olmayan evlerden oluşan küçük bir köy haline getirmiştir. Evimizdeki duvarlar ve perdeler sanal hale, sanal dünya ise gerçek hale gelmiştir. Günümüzde bilişim alanındaki gelişmeler toplumlarda sosyal, siyasal ve ekonomik değişimleri ve gelişimleri doğrudan etkilemektedir. Sosyo ekonomik yapıdaki değişim, başka bir ifadeyle toplumun sayısallaşmasının birçok siyasal, ekonomik, hukuki sonuçları bulunmaktadır. Buna bağlı olarak hukuk alanında yeni düzenlemelerin yapılmasını zorunlu kılmaktadır.”

TÜRKİYE İNTERNETTE AVRUPA'DA 1'İNCİ

Sosyal olaylar ve sosyal olaylara verilen tepkilerin artık bilişim aracılığıyla gerçekleştirildiğine dikkat çeken Alkan, 8 milyar web sitesinin olduğu internet dünyasında sosyal paylaşım sitelerindeki Türk kullanıcı sayısının 32 milyona ulaştığını bu rakam ile Türkiye’nin dünyada 6’ncı Avrupa da ise 1’inci sırada yer aldığını anlattı. Alkan, konuşmasında Gezi Parkı eylemlerine değinerek, sosyal medyanın artan gücünün ifade özgürlüğünün geldiği aşama anlamında oldukça önemli olduğunu, ancak her hakkın kullanımının da bazı ilkeleri bulunduğunu söyledi. Alkan, şöyle konuştu:

HAKKIN KÖTÜYE KULLANIMINI HİÇBİR HUKUK DÜZENİ KABUL EDEMEZ

“Sosyal medya dediğimiz bu alanda insanlar birbirleriyle iletişim kurmakta, bazen bu iletişim kişileri iyi ya da kötü farklı yönlendirmelere de neden olmaktadır. Son yıllarda özellikle Ortadoğu ülkelerinde daha fazla demokrasi talebiyle gelişen sosyal olaylarda bilişimin çok büyük rolü olmuştur. Ülkemizde de son günlerde başta çevreci bir duyarlılıkla başlayan, sonraları ise kimilerine göre siyasi iktidarın uygulamaları nedeniyle daha fazla demokrasi talebine dönüşen, kimilerine göre ise anarşi ve vandalizme dönüşen olaylarda da sosyal medya önemli bir rol üstlenmiştir.

Anlık ileti gönderilmesi, hatta polis telsizine karşılık sosyal medya aracılığıyla bas konuş benzeri programlar kullanılmıştır. Sosyal medyanın artan gücü ifade özgürlüğünün geldiği aşama anlamında oldukça önemlidir. Ancak her hakkın kullanımının da bazı ilkeleri bulunduğu gözetilmelidir. Bütün çağdaş toplumlarda olduğu gibi ülkemizde de ifade özgürlüğünün bir enstrümanı olan gösteri yürüyüşleri serbesttir. Ancak, başkalarının hukukuna tecavüz sonucunu doğuran hiçbir hakkın kötüye kullanımını, hiçbir hukuk düzeni kabul edemez. İfade özgürlüğü bir temel haktır ve bu hakkın kullanımı için devlet pasif değil belki aktif rol üstlenmelidir. Ancak kişilerin seyahat özgürlüğü, mülkiyet hakkı, kişi özgürlük ve güvenliği de temel bir haktır ve bu hakkın kullanılması için de devlet aktif rol almak zorundadır. Kişilerin kendisini güvende hissetmesini sağlayacak olan kamu otoritesi, bu güvenliğin hukuki güvenliği de kapsadığını bilmelidir.

 HUKUKÇULARIN 'BİLİŞİMDEN ANLAMAM' DEME LÜKSÜ YOK

Yargıtay Başkanı Alkan, hukukçuların “Bilişimden anlamam” deme lüksü olmadığına dikkat çekerek, şöyle devam etti:

“Elektronik sözleşme, elektronik satış, elektronik ödeme kavramları hukuk hayatımızın vazgeçilmezi olmuş, hatta neredeyse elektronik olmayan işlem kalmamıştır. Öte yandan bilişim suçu kavramı da artık değerini yitirmeye başlamış, klasik suçlar dahil neredeyse her suç bilişim sistemleri kullanılarak işlenir hale gelmiştir. İngiltere Liverpool Hastanesi'nin bilgisayarına giren bir şahıs, doktor reçetelerinde değişiklikler yapmış ve yanlış ilaçları alan hastalardan bazıları ölmüştür. Yine, 15 yaşındaki bir bilgisayar kullanıcısı genç, ABD'nin California eyaletindeki bir hastanenin sistemine girerek orada yatan bir hastanın hastalığının seyrine dair bilgileri ve reçeteleri sırf eğlence olsun diye değiştirmiş, hasta büyük bir alerjik reaksiyon sonucu şoka girmiş ve ölüm tehlikesi atlatmıştır. Bu bilgiler ışığında şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, artık biz hukukçular ben bilişimden anlamam, bilişim hukukçusu değilim deme lüksüne sahip değiliz.

Her hukukçu asgari olarak bazı bilişim kavramlarını bilmek zorundadır.” Alkan, bilişimdeki gelişimlerin hızla gerçekleştiğini belirterek, “İnsanlık tarihinde tekerleğin icadı, matbaanın icadı gibi her zaman önemli adımlar atılmış bu adımlar bizi daima ileriye götürmüştür. Bugün ise insanlık bilişim devrimini gerçekleştirmektedir. Gerçekten de bilişimin geldiği aşama olarak bundan sonrasını tahmin etmek bile güçleşmiştir. Bundan daha ileri bir teknoloji olamaz dediğimiz gün bizi yanıltacak yeni bir buluş karşımıza çıkmaktadır” dedi.

“HUKUKİ OLARAK TAVRIMIZI NETLEŞTİRMEK ZORUNDAYIZ”

Alkan, Yargıtay’ın da çağın gerisinde kalmamak için Yargıtay Bilgi Sistemi’ni kullandığını belirterek, elektronik imza, elektronik kartlı geçiş sistemi, elektronik ödeme sistemleri gibi birçok elektronik işlemin yapıldığını dile getirerek, şöyle konuştu:

“Bu işlemlerin bilimsel olarak nasıl gerçekleştiğini tam anlamasak ta hayatımızı kolaylaştıran bu yeniliklere hemen alışmaktayız. Bu kapsamda Yargıtay, oluşan içtihatları tüm yerel mahkemelerle paylaştığı gibi tüm kamunun paylaşım ve bilgisine sunma çalışmalarına devam etmekte olup, kişisel verilerin kararlardan ayıklanması noktasında sıkıntılar siz değerli bilişimcilerin katkısı ile aşıldığında Yargıtay oluşan içtihatları ve bilgi birikimini tüm kamunun hizmetine sunacaktır. Bilişim alanındaki bu hızlı gelişmeler belki biz hukukçulara da çabuk karar alma yolunda katkı verecektir. Bilişim ile ilgili kavramlar, bu kavramlara karşı tutunacağımız tavırlarımızı belirleyebilmek açısından bu kavramları anlamamız, hukuki olarak bu kavramlar karşısındaki tutumlarımızı netleştirmemiz gerekmektedir.”

“SUÇ VE CEZA ARASINDAKİ İLİŞKİ BOZULUYOR”

Yargıtay Başkanı Alkan, basit suçlarda bile şüphelinin bilgisayarındaki tüm dijital materyallerin incelendiğine dikkat çekip, suç ve ceza arasındaki ilişkinin bozulmasına neden olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

“Kişi hak ve özgürlüklerinin başında gelen özel hayatın gizliliğini ihlal gerekçe gösterilerek hırsızlık suçunda dahi şüphelinin evinin aranması talebine çoğu kez ret kararı verilirken, şahsın tüm özel hayatının içerisinde bulunabileceği bilgisayar ve dijital materyallere inceleme kararı çok basit konularda bile rahatlıkla verilebilmektedir. Örneğin para cezası veya takipsizlik kararı verilecek basit bir hakaret suçunda dahi şüphelinin tüm dijital materyallerine el konularak hem bunları kullanarak elde edeceği faydadan alıkonulmakta hem de yazdığı tek bir yorum yüzünden tüm bilgileri incelenmektedir. Bu da suç ve ceza arasındaki oranın bozulmasına yol açmaktadır. Çoğu zaman şüpheli, yaptığı hakareti kabul etse dahi ileride itiraz edebileceğinden bilgisayarı gene de incelenmektedir.

“İNTERNET ÜZERİNDEN HIRSIZLIK VE DOLANDIRICILIK BAŞLADI”

Alkan, 2012 yılında Türkiye'nin elektronik ticaret hacminin 30 milyar liraya ulaştığını, çoğu kişinin banka şubelerine gitmeden bankacılık işlemlerinin internet üzerinden yapıldığı internet bankacılığı ile yaptığını bunun yeni tür hırsızlık ve dolandırıcılık eylemlerini artırdığını söyledi.

Alkan, “İnternet üzerinde yapılan bu eylemler bazen basit, bazen de karmaşık yöntemler kullanılarak yapılmaktadır. Tabi ki bu durumda failin tespit edilmesi de genellikle çok zor olmaktadır. Bu hususların çözüme kavuşturulması amacıyla Türk Ceza Kanunu ile uyumlu olacak şekilde bu suçların önüne geçilmesi, takibi konularında ayrı bir düzenleme yapılmalıdır” dedi.

  KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI YASASI ÇIKMALI

Türkiye Bilişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Turhan Menteş, 'kişisel verilerin korunmasıyla’ ilgili yasanın çıkması gerektiğini vurgulayarak, “Bilişim hukuku her gün daha çok hayatımıza giriyor. Her gün yeni bir düzenleme ortaya çıkıyor. Yargının ve yasamanın biraz daha hızlanması gerekiyor” dedi. Türkiye Noterler Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Uğurlu ise, "Noter işlemlerini elektronik ortamda saklıyoruz. Vatandaş yaptığı işlemi yıllar sonra da elektronik ortamda bulabilecek. Elektronik evrim yaşıyoruz” dedi.

“YAŞANAN OLAYLARA GÖRE MEVZUAT OLUŞTURMA ŞANSIMIZ YOK”

Bilgi Teknolojileri Kurulu 1'inci Hukuk Müşaviri Atilla Öztürk, bilişim hukukunun hızla oluşturulması gerektiğini belirterek, “İnternet vatandaşların her geçen gün daha fazla kullandığı bir mecra. İş ve işlemlerin zamanla internet ortamına taşınması gerekir. Kullanım artarken hukukun, mevzuatının, delilinin tespitinin nasıl yapılacağı konusunda çok hızlı oluşturulması gerekir. Yaşanan olaya göre mevzuat oluşturma şansımız yok. Zaman koşarcasına ilerliyor. Siber suçlar konusunda da her geçen gün farkındalık ve çalışmalar devam etmektedir” dedi.

“ADALET GECİKMEZ”

İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Sırrı Aydoğan, adaletin gecikemeyeceğini Ahmet Yesevi’nin sözleriyle dile getirerek, şöyle konuştu:

“İnsanların haklarının korunması lazım. Bu sistemde nasıl korunacak. Bu konuda sık sık çalıştaylar kurultaylar yapmalı, çıkan sonuçları yasama organının değerlendirmeli. Adalet ve hukuk sözkonusu olduğu zaman hızlanmak lazım. İnsan hakkının yendiği bir bilişim olmaz. Bunun önlemenin yollarını bu tür toplantılarla bulmalıyız. Ahmet Yesevi diyor ki: Ekmek su aş bulmak gecikebilir. Temele taş koymak gecikebilir. Devlete baş olmak gecikebilir. Adalet gecikmez.”