Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, kendisine yönelik diktatör olduğu suçlamalarına, "Demokrasinin ve sandığın olduğu yerde diktatör olmaz"dedi.
Erdoğan, TOBB’un 69’uncu Genel Kurulu öncesi delegelere hitap etti. TOBB’da gerçekleşen programa ayrıca Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, İçişleri Bakanı Muammer Güler, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün de katıldı.
Başbakan Erdoğan’dan önce konuşma yapan TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Başbakan Erdoğan’ın her zaman özel sektörün, müteşebbisin yanında olduğunu söyledi. Hisarcıklıoğlu, iş dünyası olarak Türkiye’nin atlattığı badireleri iyi bildiklerini söyleyerek, "Son 10 yılda Türkiye’nin kalkınmasındaki en önemli unsur; güven ve istikrar ortamı oldu" dedi.
Türk özel sektörünün kısa sürede neler başarabileceğini tüm dünyaya gösterdiğini kaydeden Hisarcıklıoğlu, "Özel sektörümüz küresel krizin ortasında üretmeye, alıp-satmaya devam etti. Ülke ekonomisini büyütmeye çalıştı" diye konuştu. Hisarcıklıoğlu, "Türkiye bölgesinin değil, dünyanın ekonomik devi olacak. En fazla uluslararası müteahhit 2023’te en fazla Türkiye’den çıkacak inşallah" dedi.
"TÜRKİYE DÜNYADA GIPTAYLA İZLENİYOR"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TOBB delegelerine seslendiği konuşmasında, TOBB’un bütün genel kurullarına özellikle katılmaya özen gösterdiğini söyledi. TOBB Genel Kurulları’nın Türkiye’nin nabzının arttığının ve Türkiye’nin gerçek nabzının fotoğrafının çekildiği bir özellik ihtiva ettiğini söyleyen Başbakan Erdoğan, TOBB delegelerinin aslında Türkiye’nin gerçek gündemini, Türkiye’nin değişimini, dönüşümünü en yakından izleyen bir kesimi temsil ettiğini ifade etti. Erdoğan, "Türkiye’nin bugün elde ettiği başarılarda bugün ulaştığı tarihi seviyelerde kaydettiği tüm rekorlarda sizlerin emeği var, sizlerin katkısı var, sizlerin alın teri var" diyerek, "Türkiye’yi büyüttüğünüz için, Türkiye’yi demokrasisiyle, ekonomisiyle bugünlere taşıdığınız için, Türkiye’yi bu seviyelere ulaştırdığınız için her birinize burada şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum" diye konuştu.
10 buçuk yıl içinde Türkiye’deki istikrar ve güven ortamının ne anlama geldiğini en iyi anlayanların hiç kuşkusuz TOBB delegeleri olduğuna dikkat çeken Erdoğan, şöyle konuştu:
"Kişi başına milli geliri yine 3 bin 500 dolardan aldık, yine sizlerin gayretleriyle birlikte 3 kat artırmak suretiyle 2012 sonunda 10 bin 500 dolara ulaştırdık. İhracatı 36 milyar dolardan aldık 152 buçuk milyar doların üzerine çıkardık. 10 buçuk yıl önce Türkiye’deki toplam yatırım miktarı, 59 milyar liraydı. Ortak gayretlerimiz neticesinde bugün yatırım miktarını 288 milyar liranın üzerine ulaştırdık. Türkiye’de borçlanma faizleri bunun acısını siz çok çektiniz yüzde 63 seviyesindeydi. Bu yüksek faizleri yine birlikte yüzde 6 gibi rekor seviyelere kadar düşürdük. Merkez Bankası rezevrlerine bakıyoruz, göreve geldiğimizde 27 buçuk milyar dolardan aldık. Şuan bazı özel kampanyalara rağmen 121 milyar dolar seviyesine yine beraber ulaştırdık. Biliyorsunuz bizim bir de uluslararası para fonuyla bir maceramız var. Göreve geldiğimizde İMF’ye 23 buçuk milyar dolar borcumuz vardı ve son taksini de 14 Mayıs’ta ödemek suretiyle bu borç ilişkisini de uzun bir aradan sonra tarihe havale ettik.
Şuanda da biz İMF’ye 5 milyar dolar borç vereceğiz. Şimdi bu noktadayız. Küresel krize rağmen, istikrarla büyüyen, her yıl önemli oranlarda yüksek büyüme kaydeden, ekonominin tüm göstergelerinde büyük başarı kaydeden bir Türkiye var. Türkiye özellikle dünyada ekonomide kaydettiği ve muhafaza ettiği başarılarla hem gıptayla izleniyor, hem de örnek alınıyor."
"EĞER BİR TAVİZ VERMİŞ OLSAYDIK, BUGÜNLERE ULAŞAMAZDIK"
Başbakan Erdoğan, güven ve istikrarın önemli iki unsur olduğunu belirterek, TOBB mensuplarının 2002 ve öncesinde istikrarsızlık ortamını yaşadıklarını söyledi. Milletin demokrasiye olan müdahalelerin bedelini çok acımasız bir şekilde ödediğini kaydeden Başbakan Erdoğan, "Dış politikadaki başarısızlıkların, pasifliğin, içe kapanıklığın, o acımasız bedelini aynı şekilde bu millet hep birlikte ödedi, ödemek zorunda kaldı. Unutmayın yüksek enflasyon. Ya bu ülke 3 haneli yüksek enflasyon gördü. Yüksek faizler, para politikalarındaki belirsizlikler gibi olumsuzlukları her zaman üzerinizde hissettiniz. Hukuk sistemindeki keyfilik hep millete, sizlere fatura edildi. Rekabet imkanlarınız ellerinizden alındı, haksız rekabete maruz kaldınız. 10 buçuk yıl boyunca işte güven ve istikrar ortamını tesis ederek tüm bu olumsuzluklara son verdik" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bugün elde ettiğimiz başarılar, bugün kaydettiğimiz kazançlar hiç kuşkusuz siyasette dış politikada, demokratikleşmede gerçekleştirdiğimiz reformların, yani istikrar ve güvenin bir eseridir. Demokraside en küçük bir geriye gidişin faturasını takdir edersiniz ki önce sanayici öder, önce tüccar öder. Yani siz ödersiniz. Ardından millet öder. Ardından Türkiye öder. Dış politikadaki en küçük ilkesizliğin bedelini sizler ödersiniz, bizler öderiz, milletçe hepimiz öderiz. Hukuktan, insan hak ve özgürlüklerinden, iç barıştan, kardeşlikten yani istikrar ve güven ortamından en küçük bir geriye gidiş doğrudan doğruya ekonomiyi etkiler, sizleri etkiler, ülkemizi etkiler.
Biz bugünlere gerçekten çok zor şartlar altında ulaştık. 10 buçuk yıl boyunca Türkiye’yi bu seviyelere taşımak için neler çektiğimizi, ne badireler atlattığımız, nasıl kararlı bir mücadele verdiğimizi sizler de çok iyi biliyorsunuz. Eğer bir kez taviz vermiş olsaydık, inanın bugünlere ulaşamazdık. Eğer bir kez boyun eğmiş olsaydık inanın Türkiye’yi böyle 3 kattan fazla büyütemezdik. Hukukun zorlanması karşısında, provokasyonlar karşısında, tahrikler, tuzaklar, saldırılar karşısında en küçük bir zafiyet göstermiş olsaydık inanın bugün Türkiye’yi dünyanın parlayan bir yıldızı konumuna yükseltemezdik.
Formül çok ama çok net; eğer ekonomideki kazanımlarımızı koruyacaksak, çok açık söylüyorum demokrasiye sahip çıkacağız. Bu şart. Eğer ekonomiyi daha da büyütmek istiyorsak, demokrasimizin standartlarını daha da büyüteceğiz. Ekonomi kötüye giderse, demokratik kazanımlar geriye giderse bunu unutmayalım; ama eğer demokratik kazanımlara zarar gelirse hiç ama hiç kuşkunuz olmasın, ekonomi de geriye gider. Bunu asla etmeyeceğiz. Eğer bugün elde ettiğimiz kazanımları korumak, bu kazanımları daha da artırmak istiyorsak demokrasinin üzerine büyük bir hassasiyetle eğilecek, demokrasiyi daha ileri seviyelere ulaştırmanın gayretinde olacağız."
"SANDIK, DEMOKRASİNİN NAMUSUDUR"
Başbakan Erdoğan, "Herkes bizi sevmek zorunda değil. Bunu samimi söylüyorum" diyerek, "Herkes partimizi, politikalarımızı, icraatlarımızı, duruşumuzu, tarzımızı sevmek, onaylamak zorunda değil. Böyle bir şey yok, olamaz. Biz 76 milyonun tamamının hükümetiyiz" dedi.
"Her zaman söylüyorum biz bu millete efendi olmaya değil, bu millete hizmetkar olmaya geldik" diyen Erdoğan, "Biz 76 milyonun tamamının memnun olacağı politikalar üretmekle kendimizi mesul görüyoruz. Ama yüzde 100 herkesi memnun etmek mümkün mü, o da mümkün değil" diye konuştu.
Türkiye’nin bir çok bölgesine havalimanı inşa ettiklerini, Hakkari Yüksekova’ya da bir havalimanı açmak için çalıştıklarını kaydeden Erdoğan, buna rağmen bazılarının bu havalimanı için hükümetin önüne engel çıkarıldığını söyledi. Havalimanını yapan müteahhidin iş makinalarının yakıldığını ve "İhale bedelinin yüzde 10’unu Kandil’e göndereceksin" şeklinde tehdit edildiğini söyleyen Erdoğan, "Yani bu şartlar altında bu eserler inşa ediliyor bunu da bilmenizi istiyorum. Bu şartlar altında. Ama öyle de olsa, böyle de olsa biz bunları yapacağız. Yüksekova’ya da bu havalimanını yapacağız. Bizi sevmeyenler, bizi onaylamayanlar elbette olacaktır bunu biliyoruz zaten. Ama şunu da biliyoruz; demokrasilerde seçim ve sandık zaten bunun için var. Sevenler, sevmeyenler orada ortaya çıkacak" şeklinde konuştu.
Demokrasi ve sandığın olduğu yerde diktatörlüğün olamayacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, "Sandık demokrasinin namusudur, sandık demokrasilerde hesap sorma makamıdır. Sandık demokrasilerde çıkış yoludur. Emniyet sibobudur, demokrasinin bizatihi teminatıdır. Ancak ben şunu da kabul ediyorum. Sandık kazananı belirlemekten çok kimin kaybettiğini belirleyen bir demokratik araçtır. Kazanan zaten ülkenin tamamıdır. Orada hiçbir şüphe olmaz. Sandıktan çıkan hükümet zaten bütün ülkenin hükümetidir" diye konuştu.
"TÜRKİYE’DE DEMOKRASİYE SADECE SANDIKTA MÜDAHALE EDİLEBİLİR"
Başbakan Erdoğan, "Elbette medya, üniversiteler, sivil toplum örgütleri, meydanlar demokrasinin olmazsa olmaz unsurlarıdır. Ancak tek başına medyanın ülke üzerinde tahakküm kurduğu bir rejime demokrasi denilebilir mi?" diye sorarak son Gezi Parkı olaylarına gönderme yaptı. Erdoğan şöyle konuştu:
"Türkiye’de demokrasiye artık sadece sandıkta müdahale edilebilir, bunun dışındaki her müdahale gayri meşrudur. Kimin ne rahatsızlığı varsa, neyi beğenmiyorsa neyi onaylamıyorsa bunu hukuk dairesinde demokratik haklar dairesinde, en önemlisi de sandıkla dile getirmek zorunluluğu vardır. Dağda veya şehirde meydanları terörize ederek demokratik hak dile getirilmez, demokratik talep dile getirilmez. Bu demokrasiye sadece zarar verir ve demokrasiye açık tehdit oluşturur. Bu hepimize, ülkemize de kaybettirir. Demokrasinin tehdit altında olduğu bir ülkede hiç şüpheniz olmasın ekonomi de tehdit altında olur. Camı çerçevesi indirilen tüccarın günahı neydi ya. Bu ne biçim bir anlayıştır. Bunun izahı mümkün mü? Bu tavırlar içinde olanları acaba alkışlamak mümkün mü? Biz bu güven ve istikrar ortamını çok güç elde ettik."
"DEMOKRASİ KAYBEDERSE, İMTİYAZLILAR KAZANIR"
"Demokrasinin güç kaybettiği ortamda unutmayın seçkinler kazanır, imtiyazlılar kazanır, belli bir çevre kazanır ama çoğunluk kaybeder" diyen Erdoğan, "Bunun için demokrasiyi, hukuku, istikrar ortamını muhafaza etmek durumundayız" dedi. Çözüm sürecine de gönderme yapan Erdoğan, "Derdimiz şu, biz bir olmaya, beraber olmaya, hepsinden öte kardeş olmaya mecburuz" diye konuştu. Erdoğan konuşmasını şöyle bitirdi:
"Cadı avlarının yapıldığı, kredilerde ayrımcılığın uygulandığı, teşviklerde bazılarının kayırıldığı dönemlerden geçtik. Türkiye’de ne bugün ne de bundan sonra bu tür hukuksuzlukların yaşanmasına asla müsaade göstermeyiz. Bakın ben faizin artırılmasına her zaman karşıyım. Faiz dışı gelirlerde oynanan oyunlara hele hele çok karşıyım. Faiz lobisi uyanıktır. Sadece faizle yetinmiyor, bir de komisyonlar adı altında da kendi piyasasını artırıyor. Sonra da ne yapıyor, bu garibim tüketicileri o komisyonlarla çökertiyor. Ve elde ettikleri ranta baktığınız zaman öyle ufak tefek rakamlar değil, korkunç rakamlar.
Kredi vermeye geldiğiniz zaman zaten bakıyorsunuz böyle karınca yazısıyla bir şeyler yazmışlar. Kredi talebinde bulunan geliyor, müracaatını yapıyor, uzatıyorlar önüne sözleşmeyi, onu okumaya falan akıl yeter mi, hemen altına imzayı çakıyor başına belayı alıyor. Hep bu tezgah böyle çalışmadı mı, böle çalıştı, hala da böyle çalışıyor. Onun için bu konuda da sizin duruşunuz çok önemli."