26 Nisan 2024, Cuma Web TV Foto Galeri Sosyal Medya Mobil Uygulamalar Arşiv
 
 
Erdal Çil

Devlet içinde devletsiz kalmak

Onaltı, onyedi yaşlarındaydık henüz ama devlet deyip kutsadığımız o yapının hemen bütün katmanları ile tanışmamış olsak bile, uğradığımız her ihanette, her mağlubiyette, her çaresizliğimizde dilimizden dökülür olmuştu o söz:

Ya devlet başa, ya kuzgun leşe!

Birileri devlet postuna bürünmüş henüz delikanlılık çağımızda olan bizleri cinayetlere, intikamlara, mahalle kurtarmalara, vatan kurtarmalara çağırıp bizi bir güzel birbirimize düşürürken kendileri hep kaptan köşkünde seyrederek sürdürdüler saltanatlarını.

Kültürümüzde devlet babaydı. Devlet vatandaşına tuzak kurmaz, seyretmez, önlem alır ve suçu da suçluyu da masum diğer vatandaşının gerilmesine, rahatsız olmasına bile fırsat bırakmadan çabuk ve keskince yakalayıp, net bir şekilde adaleti ile cezalandırırdı. Devlet ancak böyle olabilirse bir takım paralel güçler, paralel mahkemelere zemin hazırlanmazdı.

Devletin okulu vardı gidilip girilemez olmuştu.

Anayasasında inanç hürriyeti vardı ama inançlarından dolayı da zindanlara doldurulanlar, ötekileştirilenler vardı.

Sözde hukuk devletiydi ama vatandaş çekini tahsil etmek için, kendini savunabilmek için de çetelere ihtiyaç duymaya başlamıştı.

Yine sözümona sosyal devletti ama fakirine bile yardımları kimi cemaatler eline bırakmış gibiydi.

Millet olarak tarihte hiç devletsiz kalmamış bir kültürün çocuklarına ne kadar ağır geliyordu devlet içinde devletsiz kalmak.

Birilerinin devletin her unsuruna karşı sudan bahanelerle saldırıp neredeyse acemi eğitimlerini yaptıkları bir ortamda biz dağ başında bile bir trafik çevirmesi ile karşılaştığımızda sevinir olmuş, güvende hissetmiştik kendimizi. Ama 12 Eylül adaleti hayatında hiç Türkçe cümle kurmamış olanlarla bize; “barıştır-kaynaştır” metotları ile İstiklal Marşı okutmaya kalkışıyor, bir onlardansa bir de sizden diyerek kapkara bir adalet tesis ediyordu.

Mecliste şu sıralar görüşülen Güvenlik Paketini bu yüzden devletin o alması gereken gücü, yerinde kullanabilmesi adına önemsiyorum. Devletin başının kim olacağına millet karar veriyor ve sadece oyuna güvenerek kasılan nice başların yine sandık yoluyla nasıl perişan olduğunu da defalarca görenlerdeniz. Bu yüzden o başların, güçsüz olunca ve milletin içte çetelere veya paralel bir takım unsurlara muhtaç kalıp zemin hazırlaması gibi dışta da bir takım uluslar arası kirli yapılara muhtaç olmaması adına bu gücü elde etmesi gerektiğine inanıyorum.

Nitekim: Devlet güçlü olsaydı dün İzmir’de Fırat ölmezdi! Tıpkı Eşref Bitlis, Uğur Mumcu, Muhsin Yazıcıoğlu gibi.

Kadere iman etmişiz eyvallah ama içimizi ne sızlatıyor?

Arkadaşları cinayet adım adım geldi ve rahmetli Fırat günlerdir önce hedef gösterildi, sonra da şehit edildi diyorlar.

Hiç o, yeterince zaten güçlü dediğimiz devlet birazcık güçlü olsaydı tedbir alamaz mıydı sorarım size?

Bırakalım kayıkçı kavgası cinsinden kavgaları da silkinelim! Silkinelim ki merhumun ruhu şad olsun!

Enternasyonal sol; uluslar arası tecrübesi ile hep davasına kalkan yapar ve yıkmaya aracı kullanır bu tür cinayetleri. Solcu olmayan ölümler ise hep garip kalır yurtlarında. Sola kurban gerekir hep sesinin çıkması için bu yüzden kurbanlar arar durur.

Aman onlara yardımcı olup, yeni kurbanlar vermeyelim!

Biliyoruz ki şehitler asla garip değildir! Toprağın kara bağrında sıradağlar oluşturanların garip olmadığı gibi Fırat da asla garip değildir ve dün, onun sevgilisine ulaştığı gündür. Çoklarının leşler gibi yiyip içerek, haramlara boğulduğu bir günde, bir sevgili ancak Fırat gibi şehit olabilirdi İzmir’in göbeğinde.

Dün İzmir’in o iç titreten soğuğunda, o tekbir getiren cenazedeki kalabalığı seyrederken, yıllar öncesi tekbirlere gittim. Ufuk Mahallesi yokuşunda rahmetli Saffet ve Nurettin’leri taşıdığımız, Selçuk ve Halil’lere gittiğimiz günleri andım ıslak gözlerle. Fırat bizden ayrılmıştı ama o ebedi mekânda Rabbim onları o ağabeyleri ile buluşturup garip bırakmayacaktı. İzmir’i, Turan’ı, o ülkü denen sevgiliyi konuşacaklar mıydı orada bile?  Yoksa sadece yaşayacaklar mıydı o iklimi bilemem.

Onun başı sağ idi ve hep de sağ kalacak ama onun garip bıraktığı yakınlarının, başı sağ olsun. Rabbim, sabrın büyüğünü versin onlara!

Rabbim milletimizi mutlu, devletimizi güçlü kılsın! 

23 Şubat 2015 Paylaş
 
Bu yazı için yapılan yorumlar ( 0 ) + Yorum Yaz

Yorum bulunamadı !..

 
facebook.com/HaberEgeli
 
Yazarın Diğer Yazıları
BAĞIMLILIK ÜZERİNE
AVNOCA
BAHAR ÇİÇEKLERİ
ŞEHİR TAŞIYAN ADAMLAR (1)
ÇALIK KÖYÜNDEN DİYAR-I MENTEŞE’YE. MUSTAFA ÇALIK MUĞLA’DA.
KUMRU VE KADIN
CUMHURİYETE ÖZEL YÜZDE ELLİ
İLAHİ MİSYON
İKİ KİTAP
DARIYERİ İÇİNDE KİTAP OLAN KÜLTÜR ŞENLİĞİ
TÜRKÜLERLE UYANMAK
YÜZYILIN YANGINI
BAŞLIĞA GEREK OLMAYAN BİR YAZI
BEN SUSTUM, KİTAP SUSTU, KEMAL TAHİR KAYBOLDU
TATLI DİLLİ GÜZEL İNSANLAR
ADAY VE ADAY ADAYI DUASI
DEPREMİN DEPREŞTİRDİKLERİ
BİRİLERİ VAR
RODOS VE ONİKİADALARDAKİ TÜRK VARLIĞI (2)
RODOS VE ONİKİADALARDAKİ TÜRK VARLIĞI
 

WEB TV Tüm videolar
Deplasmanda plasebo
 
Şeyhim kainata alışamadım
 
 
FOTO GALERİ Tüm galeriler
 
 
 
? Anket
Spor Toto Süper Lig 2022-2023 Sezonu Şampiyonu Kim Olur?
 
   
Spor Kent Haberleri Politika Ekonomi Yazarlar Sağlık Eğitim Asayiş Kültür Sanat Yaşam Dünya Magazin
facebook.com/haberegeli twitter.com/haberegeli Google+   Anasayfam Yap
Sık Kullanılanlara Ekle
Künye
Sitene Ekle
İletişim

© Copyrigth 2013 haberegeli.com tüm hakları saklıdır
  Sitemiz abonesidir