6 Mayıs 2024, Pazartesi Web TV Foto Galeri Sosyal Medya Mobil Uygulamalar Arşiv
 
 
Prof. Dr. Ali Osman Gündoğan

Dinden Ahlaka...

Dindar olmakla ahlaklı olmak arasında bir uygunluk olduğuna dair yaygın bir kanaat vardır. Oysa “dindar olan ahlaklı olmalıdır” biçimindeki bir önerme daha doğru olarak formüle edilmiştir. Zira dinler, ahlaki bir dünya düzeninin oluşmasına hizmet etmek durumunda olan araçlardır. Hiçbir din, kendi başına bir amaç değildir. Ancak ahlaka hizmet ettiği ölçüde amacına yaklaşır. Öyleyse din ile ahlak arasında doğrudan bir ilişkiden ziyade dolaylı bir ilişkinin olduğu söylenmelidir. Zira dindar olan ahlaklı olmak zorundadır ama dindar olmayan ahlaksızdır denilemez. Ya da ahlak için dindarlık, gerekli koşuldur, denilemez. Dindar açısından ahlaklı olmak için dindarlık gerekli bir koşul olabilir ama bu, yeterli bir koşul olarak da görülemez. Bu açıdan bakıldığında ahlak, dini önceler.

Özellikle İslam Dünyası bugün, tam da dini ile ahlakı arasında bocalayan bir dünyanın en vahim örneğini sergilemektedir. Din, bizim Tanrı, başkaları ve doğa ile olan ilişkimizi düzenleyen kurallar koyar. Bunlar içerisinde en önemli olan, bizim başkalarıyla olan ilişkilerimiz üzerine yapılan vurgudur. Ama bizim başkaları ve doğa ile olan ilişkimizin din tarafından belirlenmesinin kabulü, bizim Tanrı ile olan ilişkimizin samimiyet ve doğru inanç içerisinde olup olmadığına bağlıdır. Tanrı karşısındaki tavrımızın samimiyeti, doğruluğu ve bu ilişkinin bizde içselleşmesi dini açıdan bizim ahlaki tavrımızın samimiyeti ve içselleşmesiyle ilişkilidir. Eğer din açısından ahlaki tavrımızda bir sorun varsa, bu sorun Tanrı ile olan ilişkimizin samimiyetsiz, ikiyüzlü ve riyakâr bir ilişki olmasından kaynaklanır. Bu, Tanrı’yı referans göstererek kendi eylemlerimize meşruiyet kazandırma çabasının bir sonucudur. Ahlakta meşruiyet meselesi, dış bir otoriteden kaynaklandığında bizim eylemlerimizdeki ahlakilik, evrensel bir ilkeden kazanılan meşruiyet gibi değerlendirilemez. Çünkü ahlak, insanı kendi özerkliği içerisinde ve bu özerkliğe bağlı olarak da özgürlük ve sorumluluk içerisinde ele alır.

Özgürlük Gerekli Koşuldur…

Özgürlük, içimizden ve dışımızdan bizi esir alan kuvvetlere karşı “hayır” diyebilme gücüdür. Çünkü insan, kendi eğilimlerinin baskısı altında bulunabileceği gibi toplumdan gelen ve bizim şahsiyetimizdeki birlik ve bütünlüğe zarar verecek olan eğilimlerin baskısı altında da bulunabilir. Bu bakımdan özgürlük, bizim kendi şahsiyetimizdeki birlik ve bütünlüğü sağlar. Kendi varlığında birlik ve bütünlük kuramamış olanın ahlaki bakımdan istikrar ve devamlılık göstermesi de beklenemez.

Ve Sorumluluk…

Özgürlük, sorumluluktan ayrılmaz. Özgürlük, bize verilmiş kaba bir kuvvet değildir. Özgürlük, eylemlerimizin kaynağında bulunan sorumluluk duygusuna uygun davranma esnasında gerçekleştirdiğimiz bir durumdur. Sorumluluk, eylemlerimize yön verir. Aksi takdirde özgürlük, bir başıboşluk haline dönüşme tehlikesini taşır. Sorumluluk, eylemlerimize amaç koyar ve nasıl hareket etmemiz gerektiğini belirler. Hatta bazen sorumluluk dolayısıyla, “neden harekete geçmedim?” diye kendi kendimizi suçladığımız olur. Özgürlük, bu amaca uygun olarak eylemin gerçekleştiricisi durumundadır. Böylece de biz, harekete geçmeden önce sorumlu, hareket esnasında da özgür oluruz. Bunun için özgürlük, bizim en önemli imkânımızdır. Sorumluluk, bu imkânın gerçekleşmesinin zeminidir. Eylem, özgürlük ile sorumluluk arasındaki bu ilişki sayesinde ahlakilik vasfını kazanır ve “fiil halinde bir niyet” olarak gerçekleşir. Çünkü her eylem, ahlakilik vasfına sahip değildir.

Öyleyse…

Bir eylem, kaynaklandığı ilkenin evrenselliği ölçüsünde ahlakidir. Çünkü ahlak, evrensel ilkeler koyan etiğin pratik halidir. Dahası ahlak, evrensel bir İYİ ideası çerçevesinde gerçekleşecek bir dünyaya katılmamızı sağlar. Bundan dolayı da ahlak, dinlerin farklı yorumlarından kaynaklanan pratiklerini, yerel davranma biçimlerini aşar. Bugün belki de sorunumuz duygusallık, yarar elde etme gibi kişisel durumlarımıza evrensel ilkeleri hizmet ettirmek için kullanmaya çalışmamızdır. Başta siyaset olmak üzere her alanda kullandığımız dil, amaç olanları araçsallaştıran bir dil haline dönüştüğü için, bizim için ideal olanlar da artık araçsallaşmış durumdadır.

23 Mayıs 2014 Paylaş
 
Bu yazı için yapılan yorumlar ( 0 ) + Yorum Yaz

Yorum bulunamadı !..

 
facebook.com/HaberEgeli
 
Yazarın Diğer Yazıları
Cehennem Gibi!
Ölüm Üzerine...
Dinden Ahlaka...
Hüzün ve Aşk
Bir Değerlendirme
Önce kendimize dönmeli
Yerel ve evrensel
Merhaba
 

WEB TV Tüm videolar
Deplasmanda plasebo
 
Şeyhim kainata alışamadım
 
 
FOTO GALERİ Tüm galeriler
 
 
 
? Anket
Spor Toto Süper Lig 2022-2023 Sezonu Şampiyonu Kim Olur?
 
   
Spor Kent Haberleri Politika Ekonomi Yazarlar Sağlık Eğitim Asayiş Kültür Sanat Yaşam Dünya Magazin
facebook.com/haberegeli twitter.com/haberegeli Google+   Anasayfam Yap
Sık Kullanılanlara Ekle
Künye
Sitene Ekle
İletişim

© Copyrigth 2013 haberegeli.com tüm hakları saklıdır
  Sitemiz abonesidir