6 Mayıs 2024, Pazartesi Web TV Foto Galeri Sosyal Medya Mobil Uygulamalar Arşiv
 
 
Prof. Dr. Ali Osman Gündoğan

Merhaba

Ara sıra bu sütunda birlikte olmak için merhaba… Ülke gündemi, siyaset, kültür, edebiyat, sanat, bilim, felsefe, etik, estetik gibi konularda sohbet etmek için merhaba…

Düzenli yazı yazmanın zorluklarını biliyorum. Çünkü yazmak, yazma zamanı için saat çaldığında gerçekleştirilebilecek bir fiil değildir. Bir atmosfer ve ruh işidir. Dolmak ve olgunlaşmak işidir.

Düzenli yazı yazmak, disiplinli olmayı gerektirir. Çünkü yazmak, tıpkı konuşmak gibi bir şeyler yapmaktır. Yazının elbette sözden, sözün de yazıdan farkları vardır. Biz, kendi kültür tarihimiz gereği yazılı olmaktan ziyade sözlü bir geleneğe sahibiz. Biz, yazmak yerine konuşmayı tercih ederiz. Çünkü sohbet ehliyizdir. Muhabbeti severiz. Yazmayı da bir tür sohbete, muhabbete çevirebilirsek onun da keyfine diyecek yoktur. Umarım bu sütunda yapacağımız sohbet ve muhabbetin keyfine varabiliriz.

Yazmak, yaşadığımız çağa ve gündemine tanıklık etmektir. Yazmak, tanıklıkla birlikte, dünyaya ve tarihe müdahale etmektir.

Yazmak, dünyanın ve tarihin gidişatına etki etmektir. Dünya, tarih, hayat hakkında ben de varım demektir. Müdahale ve etki, en masumane biçimde yazarak gerçekleşir. Müdahale ve etki, tanıklığı bir adım ötesine taşır. Tanık olarak yazan, gördüğünü olduğu biçimde tasvir eder. Olduğu biçimde bir tasvir, gördüğümüzün içine girmeyi, gördüğümüz ile bütünleşmeyi gerektirir. Tanıklık, tam bir nesnellik içerisinde gerçekleşir. Müdahale ve etki ise gördüğümüzün eksikliklerini, kusurlarını, yanlışlıklarını, çirkinliklerini, kötülüklerini aşmak için ikinci bir çaba olmak zorundadır. Öyleyse yazmak, önce realist olmayı ve bu realiteyi daha mükemmel bir oluşa götürmek için idealist olmayı gerektirir. Bu, olanı olduğu gibi görüp oradan olması gerekene geçmektir.

Yazmak, risk taşır. Yazan, bir tehlikeye atılmıştır. Bunun için yazmak, cesaret ister. Cesaret, Aristoteles’in ifadesiyle korkaklık ile gereksiz atılganlık arasındaki orta noktadır. Cesaret, önemli bir erdemdir. Yazmak, bu erdeme bağlılığı gerektirir. Korkaklık eylemsizliğe, gereksiz atılganlık da belaya neden olur. Hem eylemsizlikten hem de beladan uzak kılan ise cesarettir.

Yazmak, her aklına geleni yazıya dökmek değildir. Yazı, kendi içinde bir tutarlılığa ve belki de en önemlisi ahlaki bir sorumluluğa bağlar yazanı. Yazmak, yazıda dile gelen fikrin sorumluluğunu üstlenmeyi talep eder yazandan. Bunun için yazmak, ahlaki bir fiildir.

Yazmak, belki de biraz isyandır. Çünkü reel olandan ideal olana geçişte bu isyan ortaya çıkar. Deneme, roman, öykü yazanlar, mevcut reel dünyanın ve insanlara ait kaderin dışında başka bir dünya ve kader inşa ederler. Verili dünyayı aşmak, yeni bir dünya peşinde koşmak anlamına gelir bu. Bunun için yazmak, alternatif dünyalar yaratmaktır. Alternatif dünyalar yaratmak, insanın kendi iç dünyasındaki mahiyetleri yazı vasıtasıyla görünür kılmaktır.

Yazmak, düşünce dünyasını görünür kılar ve bu dünyayı başkalarının erişimine açar, başkalarının önüne serer. Aynı zamanda yazmak, fikirleri tarihe mal eder ve fikirlerin kaybolmasının önündeki engeldir.

Yazmak, insan özgürlüğünü en iyi şekilde açığa çıkaran fiildir. Özgürlük, değişik biçimlerde düşünülebilir ve gerçekleştirilebilir ama yazmak suretiyle gerçekleşen özgürlük, insanın kendi iç dünyasındaki çatışmaları, gerginlikleri ve üstü örtülmüş olan düşünce deneyimlerini rahatça ve kelimeleri yerli yerine koyarak ifade etmenin yoludur.

Kısacası yazmak, özgürlüğün belli bir biçimde gerçekleşmesinin yoludur. Düşünme esnasında kendi kendimizle olan muhabbet esastır. Yazı ise bu muhabbete başkalarını davet etme ve onların bu muhabbete ortak olmasına imkân vermektir.

Yazının kaderinin, söze göre daha trajik olduğunu bilerek yazmak gerekir. Çünkü yazı, yazanın olmaktan çıkar ve orta malı haline dönüşür. Herkes onun hakkında konuşur, onu çeker-çekiştirir. Sahipsiz hale gelir yazı.

Değerli Dostum Hakan Poyraz’ın ifadesiyle, “Öksüz Bir Çocuk” gibidir artık. Öksüz çocuk, ancak güçlü olursa ayakta kalabilir.

Yazan, güçlü bir öksüz çocuk bırakmak zorundadır. Yoksa hiç teşebbüs etmesin…

02 Ekim 2013 Paylaş
 
Bu yazı için yapılan yorumlar ( 2 ) + Yorum Yaz
Ali Osman Gündoğan
Teşekkürler Erdal Bey. Dostlarla birlikte nice yazılara inşallah...
Erdal ÇİL
"Yazmak, cesaret ister. Cesaret, Aristoteles’in ifadesiyle korkaklık ile gereksiz atılganlık arasındaki orta noktadır." Değerli Hoca'm: Hoş geldiniz. Hayırlı olsun.
 
facebook.com/HaberEgeli
 
Yazarın Diğer Yazıları
Cehennem Gibi!
Ölüm Üzerine...
Dinden Ahlaka...
Hüzün ve Aşk
Bir Değerlendirme
Önce kendimize dönmeli
Yerel ve evrensel
Merhaba
 

WEB TV Tüm videolar
Deplasmanda plasebo
 
Şeyhim kainata alışamadım
 
 
FOTO GALERİ Tüm galeriler
 
 
 
? Anket
Spor Toto Süper Lig 2022-2023 Sezonu Şampiyonu Kim Olur?
 
   
Spor Kent Haberleri Politika Ekonomi Yazarlar Sağlık Eğitim Asayiş Kültür Sanat Yaşam Dünya Magazin
facebook.com/haberegeli twitter.com/haberegeli Google+   Anasayfam Yap
Sık Kullanılanlara Ekle
Künye
Sitene Ekle
İletişim

© Copyrigth 2013 haberegeli.com tüm hakları saklıdır
  Sitemiz abonesidir