Hayat devam ediyor

Hayırlara vesile olsun diyerek yeni bir haftaya daha adımımı attım!

Öyle ya, geçen haftanın olaylarını "çek ortaya bir karışık" tarzında sizlere sunarken inanın her Türk vatandaşı gibi çok üzülmüştüm.Kısacası "Bak Ankara'ya gör vatandaşın halini" şeklinde de yaşananlarla hemdert olmuştum!

Sanırım beni tanıdınız; bildiğiniz gibi "sosyal laboratuvarım" metro, otobüs, parklar, pazar yerleri ve alış-veriş merkezleridir. Onun için "Bak Ankara'ya gör vatandaşın halini" diye boşuna  söylemedim!..  

Evet, hafta sonunu Ankara'daki siyasetçilerin hapşırmalarından nezle olan vatandaşların arasında geçirdim. Ege toprakları gibi Ege'nin insanları da fikir beyan etmede çok "bereketli" davranır, yani lafını seyahat ettiği ortamda yanındaki kişi ve kişilerden çekinmeden"pat" diye söyler... Metronun Torbalı hattında konuşulan konulara kulak kesildim! Bazıları şöyleydi; sil baştan,silip süpürmek, sinek avlamak, sineğin yağını çıkarmak, silah altına alınacaklar, paralı askerlik, zamlar, emekli maaşları...

* * *

Tabi bunlar hep "halk ağzı" idi; demek istediğim, TBMM' ye gönderenlerin (halkın) ağzından işittiklerimdi. Bana "bunlar senin yorumun" çamur atılmasın diye sık sık "Deyimler Sözlüğüne" baktım, sonra da satırlara döktüm!..

Sil baştan- Yani yeniden. Bin Odalı Ak Saray'ımızın parası için vergiler, trafik cezaları, akar yakıt, kimlik kartları vs. "yeniden" denilerek "ince" değil, "kalın" bir ayar çekilecekmiş!..  Vatandaşlar bunu "sinekten yağ çıkartmak" gibi kullanmış olabilirler mi? diye düşündüm...

Silip süpürmek- Hepsini yemek, sırada ne varsa hepsini alıp götürmek. "Sel suları bir köyü silip süpürdü" gibi bir şeymiş!... 

Aslında her sözün altında bir buzağı aranıyor bugünlerde değil mi?  Bakın Zeytin ağaçları kıyımına, insanı ikinci plana atan madenlere, Halk zaten bundan yola çıkarak yukarıdaki sözleri aleni ve söyleyebiliyor. Siz hemen diye biliriniz, eskiden başbakan, şimdilerde de Cumhurbaşkanı artık buna tahammül edemiyor ve "tutun şunu, tutuklayın şunu!" kabilinden emirler yağdırıyor. Bunları da Medya ibret olsun diye manşetlerine taşıyor...

Neyse bunları ya  "Sineye" çekeceğiz, ya da "sinirlerimiz altüst" olarak işin sonunu "hayırlara vesile olsun" diyerek "B şıkkında" ki gibi bekleyeceğiz...

* * *

İsterseniz metrodan inip biraz da otobüse binerek görüp duyduklarımı sizlerle paylaşayım. Efendim "Hayat devam ediyor" değil mi! Öyle ise  biraz da "kalan sağlar bizimdir" felsefesi yapalım!

Ankara'dakiler "sineğin yağını" çıkarmağa devam etsin, biz de "Tanrı sıvısı" Zeytinyağımızı sineklerden nasıl kurtaracağımıza bakalım. Murat Demircan'ın gönderdiği yazıdan anladığım kadarı ile Zeytin ihracatçıları küçük sineğin büyük zararına çözüm arıyormuş. rekoltede yüzde 20 düşüşe yol açan zeytin sineği zararlısıyla mücadele için Avrupa’dan destek almışlar.  

Evet, Sinek küçük ama, mide bulandırıyor...

Ah benim canım vatandaşım da keşke sandık başına giderken bu sineği küçükken yok edebilme formülünü bir bulabilse!..

Dönüş yolumda da Seferihisar Belediyesi tarafından 15.kez düzenlenen Mandalina Şenliği'nin renkli görüntülerine şahit oldum, harikaydı. Dünyanın en kaliteli mandalinası Satsuma’nın yetiştiği yer olan Seferihisar’da, yeni mandalina sezonu coşkusunda Kıvanç Ege' nin ikramı bir bardak mandalina suyu içip, Konak, Urla, Dikili Belediyelerinin Aşure kazanların da canların aşure coşkusunu da hatırlatarak "Allah ağzımızın tadını, tuzunu bozmasın" diyorum...