epimiz bugünlerde bir Güney sınırlarımızdaki Kobani' deki savaş haberlerine, bir de TBMM 'den çıkacak "Yeni Türkiye patentli" yasalara endeksli yaşamaya başladık. Tıpkı, yakın zamana kadar takıldığımız TV' nin "Muhteşem Yüzyılı"dizisindeki takıntımız gibi. Dizideki Kanuni Sultan Süleyman'ın emirleri gibi "bugünün saraylılarının" elinde "yaz-boz tahtasına" dönen Meclis kararları da halkı canından bezdirmeye başladı. İşsizlik hat safhada, çift haneli rakamlarda almış başını gidiyor...
Peki ne yapmamız lazım?
Vallahi ben bugünlerde kendimce bir "Kanuni" bulup onun dediklerine uyarak yaşıyorum! Evet eski dostlardan "Kanuni Coşkun Erdem" in söylediklerini "kanun hükmünde" kararname sayıp yoluma öyle devam ediyorum! Bakın, bu kanun öyle "torba yasa" falanda değil; tam aksine beni rahatlatan bir yasa. İsterseniz bana takılın ve birlikte bu yasanın bir maddesini yüksek sesle icra edelim:
"Kader böyle imiş, ne söylesek boş!"
Kanuni Coşkun Erdem'in, benim haber müdürlüğünü yürüttüğüm Tercüman Gazetesi İzmir Bürosu'na takıldığı yıllarda ayrıldığı eşi Atiye Ateş' ten olma kızı Kader için söylediği bu şarkı inanın hiç aklımdan çıkmadı. Tıpkı, o yıllarda "Agora meyhanesi" şairi olarak tanınan dostum, Dr.-Gazeteci Şair Onur Şenli ile rahmetli Ali Rıza Avni'nin sahip olduğu dünyanın en büyük taş plak koleksiyonuna sığınıp kendimizi Agora Meyhanesine attığımız gibi...
Tabi bu arada şair, bestekar, gazi askeri hekim Ayhan Çekiç'le olan dostluğumuzu da unutmamam gerek. Geçen gün yazmıştım; Dr. Çekiç'in son şiiri "Yalan aşklar" da belirttiği gibi "Dünya da, hayatta, aşklar da yalan" galiba... Hakikaten öyle garip gelişmeler oluyor ki, insan ister istemez kendisini şarkılara, alkole veya "boş vermişliğe" vuruyor değil mi
* * *
Güneydoğu Anadolu'daki olaylar malum; Orada içimizde beslediğimiz PKK/PYD ve onlardan üreme birtakım ne idüğü belli demeyeceğim, çünkü bizce malum olan bu yersiz- yurtsuzlar, zombiler ile bunlara benzer, yani IŞİD militanları bu asil milletin sırtından geçinme savaşı verip boş hayaller kuruyorlar. Ama bu asil millet buna, sınırda güya "kürtçülük" oynayan bazı haddini aşan belediye başkanlarının kışkırttığı masum insanlara son uyarıyı yaptıktan sonra pek "hoş karşılamayacağı" gibi, yukarıda bahsettiğim "boş vermişliğe" de sığınmayacaktır. Bu böyle biline!...
Evet bu böyle biline dedim ya, beni güçlendiren bir gelişme de bizim Türkiye Gazeteciler Sendikamız'ın güçlü sesi, dik duruşlu, sözünü başta vatan hainleri olmak üzere hiç kimseden esirgemeyen kardeşim, başkanımız Halil Hüner'den geldi. Dün düzenledikleri basın toplantısında "29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Duyurusunda" da bir kere daha deklare ettikleri gibi, 29 Ekim 2014'de ülkemizdeki ve bölgedeki gelişmeleri değerlendirerek bir miting kararı almışlar. Hatırlanacağı gibi İzmir, "Cumhuriyet" için Güçbirliği olarak geçtiğimiz yıl, 1 Milyon İzmirliyi Andımızı okumaya çağırmıştı. 29 Ekim 2014 için de ülkemizdeki ve bölgedeki gelişmeleri değerlendirerek alınan bu miting kararını içtenlikle kutluyor, kendilerine şükranlarımı bildiriyorum. Tüm İzmirliler gibi ben de o gün, sırtımızdan geçinen asalaklara, ne idüğü belirsiz zombileri lanetlemek için o gün, o saatte orada olacağım. Başkanım Halil Hüner' in müsaadesi ile sesleniyorum; kamuoyuna duyuruyor, katılımınızı bekliyoruz...