Önce kendinize yardım edin ki

Mesleğimde altına imza attığım her yazımın arkasında durur ve de okuyucularımla devamlı iletişim halinde olurum. Devlet okullarından bahsetmiş isem, bir başka yazımda da mutlaka özel veya vakıf okullarından söz ederim. Hatırlayacaksınız, dünkü yazımın başlığı "sağlığımızı yönetenlerin sağlığı da önemli" idi. Bu yazımı İzmir'deki Vakıf ve Devlet Hastaneleri üzerine bir sohbet havasında kurmuştum. İnanın, özellikle üniversitelerin basın danışmanlarından ve birçok doktor dostumdan bununla ilgili olumlu mesajlar aldım.

Yazımın finalinde bir hasta yakınının bir doktora hakaret ve şiddetini kınamıştım. Aksi olsa idi bunu da mutlaka bu sütunuma taşırdım... İnanın, ben mesleğimde hep "amaçlı" yaşadım. Mesleğim, ailem ve dostlarımla ilgili konularda hep duyarlı ve "hassas terazi" gibi davrandım. Bunlardan biri "sağlık" tır. Dostlarım bilir, sağlık konusunda bana ulaşan yardım çağırısı için 24 saat nöbette beklerim. Aslında bu bir insanlık kuralıdır! Bakın, ben "kaliteli bir yaşam" için tıp dünyası ile devamlı iletişim içindeyimdir. Tabi ki Devletin sağladığı imkanlar ve hükümetlerin sağlık politikalarının bunda önemli rolü vardır. Emerson' un "Önce kendinize yardım etmeden, içtenlikle başkalarına yardım edemezsiniz." sözlerinden yola çıkar, faydalarını dostlarımla paylaşırım.

Örneğin; yakın bir zamana kadar hepimiz "acil servisler" dışında Devlet, hatta Sigorta Hastanelerinde Ortopedi, İç hastalıkları, radyoloji, KBB, Göz, Diş, hatta Cildiye, konularında doktorlarla yüz yüze gelebilmek için tabir yerinde ise ömrümüzün yarısı kuyruklarda geçerdi. Evet, şimdi Özel hastaneler, Özel, Tıp Merkezleri "amaçlı yaşayan", daha doğrusu "kaliteli bir hayat" için kendilerine başvuranlara kapılarını ardına kadar açmış durumda...

Yine kendimden bir örnek vermek isterim. Hatay'da bana en yakın olan Özel Tıp Merkezinin adı; Doğa. Burası yakın bir zamanda fiziksel ve de tıbbi olarak kendisin yeniledi. Bakanlığın bizler adına istediği gibi içini de her dalda uzman doktorlarla takviye etti. Dolayısı ile Hatay ve çevresi kalabalık ve de bilinçli hastaların takdirini kazanmaya başladı. Tabi ki, "katkı payı" uygulanarak sağlık hizmetlerinin sürdürüldüğü bu merkezde insanlar, mutlu ve huzurlu olup birbirlerine "altın öyküler" anlatıyorlar.

Ben bu çatı altında Dr. Osman Yalman ( Radyoloji uzmanı), Dr. Mehmet Ruşen Özel (Ortepedi Uzmanı), Dr. Hasnun Acet (Dahiliye Uzmanı), Dr. Mehmet Oran Karabağ (Genel Cerrah) ile rahatsızlıklarımı giderme yolu seçtim ve büyük ölçüde şifa ve moral buldum. Son tanıştığım DR. Osman Yalman, Karşıyaka doğumlu 54 yaşında mesleğine aşık bir kişi.

Radyoloji uzmanı oluşundan mı nedir, hastalarının iç organları kadar, hastalık hikayelerini can kulağı ile dinliyor ve de gözlüyor! Her gün, çok sayıda hasta ile bir şekilde iletişim içinde olduğunu hatırlatarak. "Hastalarıma ultrason tetkiki yapmaktayım. Bu da radyolojinin kimine göre en şanslı özelliği olan hasta ile direkt temas etmeden rapor yazma özelliğinin tersine hastalara kısa süreli sohbetler yapıp tetkik de yapabildiğimiz ultrason için geçerli değil. Ben her zaman ultrasonu sevdim .

Tetkiklerde uygun frekansı yakaladığınızda çok hoş sohbetler yapıp değişik meslek grubundan daha çok emekli kişilerle tanıştım. Bu bana keyif ve zenginlik kattı." diyor. Ben gazeteci, O da Dr. olarak mesleklerini seven iki kişinin sohbetinden çok güzel mesajlar çıkardık. Hatta, bundan keyif aldım. Sonuç olarak, Emerson' un dediği şu sözleri tekrarlayarak yazıma noktayı koymak istiyorum: "Önce kendinize yardım etmeden, içtenlikle başkalarına yardım edemezsiniz."