Toplumları ileri götürecek sistemlerden başında, şüphesiz hükümetlerin seçtikleri "milli eğitim politikaları" gelir. Bunu yönetecek ve yönlendirecek olan da Milli Eğitim Bakanlıklarıdır... Bir zamanlar bizde de bu Bakanlığı yetersiz bulanların dillerinden düşmeyen şu sözleri bile konunun ciddiyetini ortaya koymaya yeterdi: "Milli Yetim Bakanlığı." Hatırlanacağı gibi, yeni ders yılı Milli Eğitim Bakanlığımızın futbol sistemlerine benzer niteliğindeki "4+4+4" ün kötü bir versiyonu olarak hicvedilerek çalkantılı bir şekilde başlamıştı... Dolayısı ile bu sistemin ne getirip, ne götüreceği de "Bekle gör" mantığı ile gelecek günlere bırakılmış oldu...
Ve geçtiğimiz hafta ders yılının beklenen "son zili" çaldı. Hatırlanacağı gibi, yaklaşık 17 milyon öğrenci ve 800 bin öğretmen tatile girdi. 2013-2014 eğitim öğretim döneminin sona ermesiyle öğrenciler 3 aya yakın uzun bir tatil yapacak. Yılın son ders zilinden sonra Bakanlık, eğitim müdürleri ve karne dağıtan öğretmenlerin aşağı yukarı öğrencilerine söyledikleri ortak sözler şöyleydi: " Karnelerinizde beklediğiniz notları almamış olabilirsiniz. Bu sizi üzmesin. Tatili iyi değerlendirmeye bakın. Muhakkak sporsal bir faaliyete katılın. Fırsat buldukça derslere de bakın." ...
* * *
Aynı sistemin içinde yuvarlanarak "mutlu son" a ulaşan torunlarım karnelerini bana getirip gösterdiklerinde onlara Goethe' nin şu özlü sözlerini naklettim: "İnsan, her gün bir parça müzik dinlemeli ve mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemeli"
Tabi "İnsan mümkünse birkaç mantıklı cümle söylemeli", ama bu sözleri söylemeleri için bu tatilde bol bol kitap okumalarını öğütledim. Çünkü kitap "hayatı okumaktır" Francis Bacon' un dediği gibi "İyi kitaplar en gerçek dostlarımız" dır."...
* * *
Torunlarıma bunları söyledikten sonra onlara gerçek dostlarını , yani iyi kitapları bulmalarına yardımcı olabilmek için de kitapçıları dolaştım. Bu arada Alsancak' ta bizim Gazeteciler Cemiyeti'nin arkasında (1476/1 sokakta) bulunan Tudem' e uğrayıp çok değer verdiğim satış müdürü Ercan Günaydın' la sohbet ederken raflardaki kitaplara göz attım. Örneğin, "öykülerin izinde Smyrna' dan" kitabı ve arka kapağındaki tanıtım yazısı çok ilgimi çekti. Büyük ozan Homeros'un "Gök kubbenin altındaki en güzel şehir"olarak betimlediği , farklı kültürlere ve inançlara binlerce yıldır ev sahipliği yapan güzel İzmir, Sara Pardo' nın kaleminden çok güzel anlatılmakla kalmamış, Mertcan Mertbilek' in resimlediği "öykülerin izinde Smyra'dan İzmir' e" , çocuklara kentimizin tarihini eğlenceli bir biçimde sunuyor...
Hemen eklemek istediğim bir başka konu da , İzmir' deki en eski yerleşim alanı olan Yeşilova Höyüğü'nden Bayraklı Tepekule'ye , Kadifekale'den kent merkezine uzanan gezide "süper Araştırmacılar Kulübü" ne Sara Pardo' nun yanı sıra Zafer Derin, Meral Akurgal ve benim gazeteci- yazar meslektaşım sevgili Yaşar Aksoy' un da eşlik etmesidir...
"öykülerin izinde Smyrna' dan" kitabı benim gibi, sizlerin de ilgisini çekecek ve çocuklarımıza uzun yorucu ders yılının sonunda hem ders verecek, hem de çok eğlendirecektir...